cookie

We use cookies to improve your browsing experience. By clicking «Accept all», you agree to the use of cookies.

avatar

𝐬𝐮̈𝐧𝐧𝐞𝐭 𝐩𝐝𝐟

kuran ve sünnet 🅞🅝🅒🅔🅡🅔🅓🅢🅞🅝🅡🅐🅚🅐🅑🅤🅛

Show more
Advertising posts
402
Subscribers
-424 hours
+427 days
+13130 days

Data loading in progress...

Subscriber growth rate

Data loading in progress...

Repost from kuran ve sünnet
Allahu teala şöyle buyuruyor: “Kıyamet gününde, biz bundan habersizdik demeyesiniz diye Rabbin Adem oğullarından, onların bellerinden zürriyetlerini aldı ve onları kendilerine şahid tuttu ve dedi ki: Ben sizin Rabbiniz değil miyim? (Onlar da) evet (rabbimiz olduğuna) şahit olduk dediler. “ – “Yahut (ne yapalım) daha önce babalarımız Allah’a ortak koştu, biz de onlardan sonra gelen bir nesildik (onun için biz de onların izinden gittik. Ahdi) iptal edenlerin yüzünden bizi helak edecek misin?” – “İşte böylece (kâfirlikten) dönmeleri için ayetleri açıklıyoruz.” (Araf 7/172-174) Şanı yüce Rabbimiz diyor ki: “Şahid tuttuk” üzerinize ey Allah’ın rableri olduğunu ikrar edenler. Maksat siz kıyamet günü şüphesiz biz bundan gafildik demeyesiniz diye. Şüphesiz biz bunu bilmiyorduk. Biz bundan yana bir gaflet içinde idik. Ya da şüphesiz atalarımız şirk koştu biz ise onlardan sonra gelme bir nesiliz, demeyesiniz diye… Hakkı bilmeyişimizden kaynaklanan cehaletimizle onların yollarına uyduk. (Taberi Terc., 2/713) @taguturedallahaimn
Show all...
Repost from kuran ve sünnet
İlim nasıl kabzedilir Abdullah ibn amr ibnul as Radiyallahu anh söyle demiştir peygamber aleyhisselam şöyle buyurduğunı duydum Allah ilmi insanların arasında çekip almak suretiyle almaz ancak ilmi âlimlerin ruhunu kabzetmek suretiyle alır geride iş bir alim bırakmadığında insanlar cahil kim baş edilirler onlara soru SORULAR onlarda bilgisiz olarak fetva verilir ve böylece hem kendileri yaparlar hem de başkalarını saptırırlar BUHARİ @taguturedallahaimn
Show all...
👍 1
Repost from kuran ve sünnet
Şeyhulislam İbn Teymiyye şöyle demektedir:
“Kim küfür olan bir söz söyler veya bir fiil işlerse, kâfir olmayı kastetmese bile bununla kâfir olur. Zira Allah’ın dilediği dışında kimse küfrü kast etmez.”(
es-Sârimu’l-Meslûl: s: 177-178.)
İbn Kayyım ise şöyle demektedir:
“İslam:Allah’ı birlemek,sadece O’na ibadet etmek,O’na hiçbir şeyi ortak koşmamak,Allah ’a ve Rasulü’ne iman etmek,Rasulun getirdiklerinde ona tabi olmaktır. Kul bunu yapmadığı sürece Müslüman olamaz. Eğer inatçı ve zorba kafir değilse de, en azından cahil kafirdir.”(
Tarikul hicreteyn(iki hicret yolu)17. Tabaka. sf 411 vd)
@taguturedallahaimn
Show all...
Repost from kuran ve sünnet
Rahman ve Rahim Olan Allah'ın Adıyla Allah Teala şöyle buyurmuştur: “Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım.” (Zariyat 56) Yine şöyle buyurmuştur: “Andolsun ki! Biz her ümmete, ‘Allah’a ibadet edin, tağuta kulluktan kaçının’ diye (emretmeleri için) bir peygamber gönderdik.” (Nahl 36) Yine şöyle buyurmuştur: “Rabbin, sadece kendisine kulluk etmenizi, ana-babanıza da iyi davranmanızı kesin bir şekilde emretti.” (İsra 23) Ve şöyle buyurmuştur: “Allah’a ibadet edin ve O’na hiçbir şeyi ortak koşmayın.” (Nisa 36) Abdullah b. Mes’ud radiyallahu anh şöyle demiştir: “Üzerinde Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’in mührü bulunan vasiyetini görmek isteyen, şu ayeti okusun”: “De ki: Gelin Rabbiniz size neleri haram kıldığını okuyayım: O’na hiçbir şeyi ortak koşmayın, anaya babaya iyilik edin... Şüphesiz bu, benim dosdoğru yolumdur. Buna uyun!...” (En’am 151-153) Hadis: Tirmizi no 3070 Muaz b. Cebel radiyallahu anh dedi ki: “Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’in bindiği merkebin arkasına ben de binmiştim. Bir ara bana şöyle dedi: “Ey Muaz, Allah’ın kullar üzerindeki hakkı; kulların da Allah üzerindeki hakları nedir bilir misin?” Dedim ki: Allah ve Rasulü daha iyi bilirler. Dedi ki: “Allah’ın kullar üzerindeki hakkı O’na ibadet etmeleri ve O’na hiçbir şeyi ortak koşmamalarıdır. Kulların Allah üzerindeki hakları da, O’na hiçbir şeyi ortak koşmamış olanlara (ebedi azabla) azab etmeyecek olmasıdır.” Dedim ki: Ey Allah’ın Rasulü bunu insanlara müjdeleyeyim mi? Dedi ki: “Hayır müjdeleme sonra buna güvenirler de (amel işlemeyi bırakıp) otururlar.” Buhari ve Muslim Sahih’lerinde nakletmişlerdir. @Taguturedallahaimn
Show all...
👍 3
Photo unavailableShow in Telegram
Tövsiyyə⤵️ @ilminyolu @Dostum_Kitablar
Show all...
Tevhid menheci
Amaris
•𝗟𝗲𝗮𝗿𝗻 𝗘𝗻𝗴𝗹𝗶𝘀𝗵📚
Sabr sunnah
Çiçek ve Barut
Muhammedin ümmeti
İslam yolcusu
Muvahiddeh
Le ilehe illallah
Şehadete özlem
Asr'a yemin olsun ki, İnsan ziyandadır
نورو لاسلام🤍✨
Cənnət-Yolu
Ağıl sahibləri
Müşk Al-Tahara
Tevhid
Anlamlı sözler
Ahir zamanın hanifleri
Şifa Allahındır
Qurayş kitab evi
Kuran ve sünnet
Hakka davet
İslama davet
Sünnet pdf
Engilish
Muslima_study
𝗖𝗿𝗲𝘁𝗶𝘃𝗲 𝗗𝗲𝘀𝗶𝗴𝗻𝗲𝗿
Tevhid post kanalı
Milleti-İbrahim
Mari_Art
Zamanım çok kısa
Cennet-Talipleri
قلب سليم🫀
الغة العربية🪐
Русский язык🪐
ABUNE OL!
Repost from kuran ve sünnet
BİZİM AMACIMIZ İNSANLARA HAKKI GÖSTERMEK BİZ CEDEL VEYA MİLLETİN AÇIGINI ARAMIYORUZ
Show all...
👍 1
Repost from kuran ve sünnet
Âdem aleyhisselâm’dan kıyâmete kadar gelecek tüm insânlık için bu şartı gerçekleştirmek tevhîd ehli olmanın bir gereğidir. Allâh Subhânehu ve Teâlâ, şöyle buyurmaktadır: “Tâğuta ibâdet etmekten kaçınan ve Allâh’a içten yönelenler için bir müjde vardır. Öyleyse kullarıma müjde ver.”(Zumer: 39/17) Allâh’u Teâlâ’nın şu âyetlerini okuduktan sonra îmânlarını zan konumuna düşürenlere yazıklar olsun. “Her kim tâğutu reddederek Allâh’a îmân ederse,  kopması mümkün olmayan sapa sağlam bir kulba yapışmıştır.” (Bakara: 2/256) “Sana indirilene ve senden önce indirilene gerçekten îmân ettiklerini zannedenleri görmüyor musun? Bunlar, tâğuta muhâkeme olmayı istiyorlar. Oysa onlar onu reddetmekle emrolunmuşlardı.” (Nisâ: 4/60) Muhammed bin İbrâhim , şöyle demiştir: “Muhakkak ki Allâh’u Teâlâ, Rasûlullâh sallallâhu aleyhi ve sellem’in getirmiş olduğu hükümlerden başka bir hükme gitmek isteyen münâfıkların îmânını yok saymıştır. Âyette geçen ‘zannediyorlar’ kelimesi onların îmân iddialarını bir yalanlamadır. Çünkü îmân iddiası ile birlikte Rasûlullâh’ın getirdiği hükümlerin dışında başka bir otoritenin hakemliğine gitmek, bir kulun kalbinde asla bir araya gelmez. Bilakis bu iki durum birbirinin tam tersidir. Allâh’u Teâlâ’nın ‘Oysa onlar onu reddetmekle emrolunmuşlardı’kavlini bir düşün! Burada beşerî kanunları ortaya atanların Allâh’u Teâlâ ile büyük bir inatlaşma içinde oldukları, bu hususta Allâh’u Teâlâ’nın isteklerinin tam tersini yaptıkları görülmektedir. Esas olarak onlardan istenilen ibâdet ettikleri tâğutların kanunlarına başvurmak değil, bilakis tâğutu tanimâmaları ve onu inkâr etmeleridir.” [Sefer Havâlî, Şerhu Tahkîmi’l-Kavânîn: 24 vd.]
Allâh’ın kanunlarından başka kanunlarla muhâkeme olmayı isteyenlerin şirke girdiklerini Nisâ Sûresi’nin 60. âyeti apaçık bir şekilde bildiriyor. Ve böylelerinin Müslümanlık iddiasını hayretle karşılıyor. Çünkü hem îmân ettiklerini iddia ediyorlar, hem de Allâh’ın kanunlarından başka kanunlarla muhâkeme olmayı istiyorlar. Oysa aynı kalbte Allâh’a îmân ile tâğuta muhâkeme olmaya rızâ gösterme bir arada bulunamaz. İşte bu onların îmân iddialarında yalancı olduklarını ortaya koymaktadır. Allâh’u Teâlâ şöyle buyuruyor: ‘Sana indirilene ve senden önce indirilene gerçekten îmân ettiklerini zannedenleri görmüyor musun? Bunlar, tâğuta muhâkeme olmayı istiyorlar. Oysa onlar onu reddetmekle emrolunmuşlardı. Şeytân da onları uzak bir sapıklıkla saptırmak istiyor’.” [Şankîtî, Edvâu’l-Beyân: 3 /259.] Ey iman edenler! Allah’a itaat edin, Resûl’e itaat edin. Sizden olan (Müslim/şirki terk ederek tevhidle Allah’a yönelen) yöneticilere de (itaat edin). Herhangi bir konuda anlaşmazlığa düşerseniz, şayet Allah’a ve Ahiret Günü'ne inanıyorsanız (o meseleyi çözmek için) Allah’a ve Resûl’e götürün. Bu, daha hayırlı ve sonuç bakımından daha güzeldir. (4/Nisâ, 59) İnsanlar dinî ve dünyevi meselelerde ihtilafa düşebilirler. İhtilaf ve anlaşmazlık durumunda insanlar iki kısma ayrılırlar: 1. Allah’a ve Ahiret Günü'ne iman etmiş müminler: Bunlar tüm meseleleri Allah’a Kitab’a) ve Resûl’üne (sav) (Sünnet’e) götürürler. Bunlar, iman iddiasında samimi oldukları için ahiretlerini; daha hayırlı bir sonuç aldıkları için de dünyalarını kurtaran bahtiyarlardır. (bk. 24/Nûr, 51 2. İnkâr etmekle emrolundukları hâlde tağutu reddetmeyen sapkınlar: Bunlar dinî ve dünyevi bir meselede anlaşmazlığa düştüklerinde Kitab’ın ve Sünnet’in hakemliğine razı olmayan kimselerdir. Sorunlarını beşerî kanunlarla hükmeden mahkemelerde, atalarının örfünde, Kitab’a ve Sünnet’e açıkça muhalefet eden din bilginlerinin fetvalarında, taassubun gözlerini kör ettiği dinî veya siyasi mezheplerinin ilkeleriyle çözmeye çalışırlar. Nisâ Suresi 60. ayet-i kerime bunları anlatmaktadır. (bk. 24Nûr, 47-50
Allah’ın şeriatını bir kenara bırakıp; beşerî kanunlara, örf ve âdetlere, töre ve yöresel inançlara, ezcümle İslam şeriatına göre sorunları çözmeyen bir merciye başvuranlar, inandıklarını söyleseler de onların imanı gerçek olmayıp zandan ibarettir.
@taguturedallahaimn
Show all...
Repost from kuran ve sünnet
BİSMİLLAH Allâh Subhânehu ve Teâlâ, şöyle buyurmaktadır: “Eğer onlara itaat ederseniz şüphesiz siz de müşrik olursunuz.” (Enâm: 6/121). İmâm İbn Kesîr , şöyle demiştir: “Yani Allâh’ ın emrinden ve şerîatından başkasının dediğine saparsanız başkasını O’nun önüne geçirirseniz işte bu şirktir.” [İbn Kesîr, Tefsîru’l-Kur’âni’l-Azîm: 3/295.]  Ey îmân edenler! Kâfir olanlara itaat ederseniz, sizi gerisin geriye çevirirler de büsbütün hüsrâna uğrayanlardan olursunuz.”(Âli İmrân: 3/149)  Şeyh Şankîtî, bu âyeti zikrettikten sonra şöyle demiştir: “Bu âyet, yaratıcı olan Allâh’u Teâlâ tarafından gökten inen bir hükümdür. Bu hüküm şöyledir: Rahmân’ın kanunlarına ve şerîatına muhâlif şeytânın hükümlerine tâbi olan kişi, Allâh’a eş koşmuş ve müşrik olmuştur.” [Şankîtî, Edvâu’l-Beyân: 7/54.]  Yoksa onların birtakım ortakları mı var ki, Allâh’ın izin vermediği şeyleri, dînden kendilerine teşrî ettiler (şerîat kıldılar/kanun olarak belirlediler)?” (Şûrâ: 42/21) Şeyh Muhammed bin İbrâhim şöyle demiştir: “Bilinmelidir ki beşerî kanunlarla amel edenler, kabul etseler de yüz çevirseler de Allâh’ın hükmünün dışında kalan bütün hükümler câhiliyyenin hükümleridir. Bununla birlikte beşerî kanunlarla amel edenlerin durumu bizden önce yaşamış câhiliyye ehlinin durumundan çok daha kötü, sözleri onlardan daha asılsızdır. Çünkü câhiliyye ehlinin bu konuda kendi içlerinde bir çelişkileri ve tezatları yoktu. Ancak bugün beşerî kanunlarla amel edenler çok büyük bir çelişki içindedirler. Zîrâ onlar bir taraftan Rasûlullâh’ın getirdiklerine îmân ettiklerini iddia ediyorlar diğer taraftan da bu iddialarına muhalif hareket ediyorlar. Onlar bu halleri ile îmân ve küfür arasında bir yol tutmak istiyorlar. Bu gibi kimseler için Allâh’u Teâlâ şöyle buyurmaktadır: ‘Bu ikisinin (îmânla küfrün) arasında bir yol tutmak istiyorlar. İşte onlar gerçek kâfirlerdir. Biz de kâfirlere alcaltıcı bir azâb hazırlamışızdır.’ (Nisâ: 4/150-151)” [Şerhu Tahkîmi’l-Kavânîn: 32 vd.]  Tâğutlardan hüküm istemek zaman veya mekân farkı gözetmeksizin câiz olmayıp, açıklandığı üzere bu fiil, büyük küfürdür. Bunun sebebleri şöyledir: Birinci sebeb: Tâğutlardan hüküm istemek, zaman veya mekân farkı gözetmeksizin tâğutları red ilkesiyle çelişmektedir. İkinci sebeb: Tâğutlardan hüküm istemek, zaman veya mekân farkı gözetmeksizin tâğutlara hâkimiyet yetkisi vermektir. Üçüncü sebeb: Tâğutlardan hüküm istemek, zaman veya mekân farkı gözetmeksizin tâğutlara ibâdet etmektir. Dördüncü sebeb: Tâğutlardan hüküm istemek zaman veya mekân farkı gözetmeksizin tâğutlara velâyet vermektir. Beşinci sebeb: Tâğutlardan hüküm istemek, zaman veya mekân farkı gözetmeksizin tâğutlara şer’î olarak itaat etmektir. Altıncı sebeb: Tâğutlardan hüküm istemek, zaman veya mekân farkı gözetmeksizin Allâh’u Teâlâ’nın Mekke’de indirdiği muhkem âyetleri görmezden gelerek hükümlerinden yüz çevirmektir. Yedinci sebeb: Tâğutlardan hüküm istemek, zaman veya mekân farkı gözetmeksizin Allâh’u Teâlâ’nın Medine’de indirdiği muhkem âyetleri nüzûl ortamlarına hapsederek âyet-i kerîmelerin hükümlerini inkâr etmektir. Sekizinci sebeb: Tâğutlardan hüküm istemek, zaman veya mekân farkı gözetmeksizin tâğutların küfür kanunlarıyla hükmetmelerini istemek olup, onların küfür olan bu fiillerine rızâ göstermektir. Bu sayılan sekiz sebebten her biri başlı başına kişiyi İslâm Dîni’nden çıkaran küfür olup, Müslümanlığını iddia eden bir kimsenin îmân iddiasıyla temelden çelişerek kişinin îmân iddiasında zan sâhibi olması için yeterlidir. Neûzubillâh. Allâh Subhânehu ve Teâlâ, ilk Müslümanların hâkim olamadığı gibi gâyet sıkıntılar içerisinde yaşadığı Mekke döneminde dâhi tâğutların reddedilmesine yönelik olarak Zumer Sûresi’nin 17. ve Nahl Sûresi’nin 36. âyet-i kerîmelerini indirmiştir. Çünkü tâğutların reddedilmesi kelime-i tevhîd’ deki “lâ ilâhe” cümlesinin gereğidir. Tâğutların reddi, -daha önce de açıklandığı üzere- Allâh’a îmân edilmesinin ön şartıdır. Bu şart gerçekleşmedikçe hiçbir kimse geçerli bir îmân sâhibi olamaz. Bunda zaman veya mekân ayrımı söz konusu değildir. @taguturedallahaimn
Show all...
👍 1
Repost from kuran ve sünnet
IMG_5411.MOV1.22 MB
IMG_5410.MP42.72 MB
Choose a Different Plan

Your current plan allows analytics for only 5 channels. To get more, please choose a different plan.