cookie

We use cookies to improve your browsing experience. By clicking «Accept all», you agree to the use of cookies.

avatar

Selefi-Eseri Reddiyeler

Batıl Fırkalara Yönelik Reddiyeler ve Münazaralar İletişim: @TevhidAkidesi_bot

Show more
Advertising posts
139
Subscribers
-224 hours
-17 days
-130 days

Data loading in progress...

Subscriber growth rate

Data loading in progress...

Bu adam ve hocaları şurada saydıkları gerekçelerle Kuran ve sünnette küfür ismini almış olan "Allahın indirdiğiyle hükmetmeme" fiiline cevaz verdikleri gibi, aynı rahatlıkta bundan daha hafif olan -mesela- kadınların başını açması, fuhuş yapması gibi fiillere fetva verirler mi düşünün! İşte bu şeriatla hükmetme meselesinin asırlardır terkedilmiş olması sebebiyle insanlar nezdinde değerini kaybetmesinden kaynaklanmaktadır! İmam Ahmed'in Müsned'inde geçen hadiste buyrulduğu gibi "İslam'ın halkaları birer birer kopacaktır. İlk kopacak olan hüküm, en son kopacak olan namazdır"
Show all...
Bilal'in 2023 seçimlerinde yayınladığı oy kullanma fetvası. Fetva halen kanalında durmaktadır, dileyenler Allahın izniyle ulaşabilir.
Show all...
Photo unavailableShow in Telegram
Hakimiyet konusu da İlim-der cemaati ve Bilal gibi müridlerinin ve de genel olarak Suud selefisi denilen el-Camiyye fırkasının samimiyetsizliğinin ortaya çıktığı diğer bir meseledir. Bunlar beşeri kanunlara muhakeme olmanın, bu kanunlarla amel etmenin dinden çıkartmayan küçük küfür olduğunu iddia ederler fakat sonra bu dedikleriyle de amel etmeyip küçük küfür dedikleri şeye bizzat fetva verirler! Tağuta muhakeme küçük şirktir derler, sonra uydurma bahanelerle dünyevi menfaatler için bunun caiz olduğunu ileri sürerler! Yine usullerine göre oy kullanmak haram ve küçük küfür olduğu halde maslahat bahanesiyle haramı helal kılıp insanları oy kullanmaya teşvik ederler! Eğer bu fiiller, iddia ettikleri gibi İbnu Abbas ra’ın “kufrun dune kufr” sözü kapsamına giriyorsa bu şu anlama gelir: Allah’ın indirdiğiyle hükmetmemek küçük küfürdür yani büyük küfrün aşağısında lakin içki, kumar, zina gibi haramların ise yukarısında bir günahtır! Nitekim alimler nefsine uyarak Allah’ın bazı hükümlerini terkeden İslam hakimlerinin bu fiilinin her ne kadar dinden çıkartmasa da “Allah’ın indirdiği ile hükmetmeyenler kafirlerin ta kendileridir” mealindeki Maide: 44 ayeti gereğince “küfür” ismini aldığını, Kuran ve sünnette “küfür” olarak vasıflanan günahların ise bu ismi almayan günahlardan daha şedid olduğunu beyan etmişlerdir. Buna göre, eğer iddia ettikleri şekilde günümüzde beşeri kanunlarla hükmeden tağutların ve onlara rıza gösterenlerin durumu, şeriatla hükmedip de zulme sapan İslam hakimlerinin durumu ile aynı ise şu halde bu kanunlarla amel etmenin, “küfür” ismini almamış olan içki, zina, livata, kumar gibi haramlardan daha şiddetli bir günah olması gerekir! Fiiliyata baktığımızda ise bu insanların sözkonusu günahlardan şiddetle sakındırıp bunlara hiçbir şekilde ruhsat vermezken hüküm meselesine gelince gayet müsamahakar olup Allah’ın indirdiğiyle hükmetmeyen mahkemelere müracaat etmek, bu mahkemeleri yetkili kılan sözleşmeleri onaylamak, hatta bizzat teşri/yasama faaliyetine iştirak manasında bütün bunlardan daha şedid olan oy kullanmak gibi fiillere sudan gerekçelerle hemen ruhsat verdiklerini görüyoruz. İşte bu da aynı şekilde sözkonusu kimselerin samimiyetsizliğini ve tutarsızlığını ortaya koyduğu gibi, şirkin ve küfrün ve de bunlara götüren vasıtaların bu kimseler nezdinde ne kadar hafife alındığını göstermektedir. Kısacası Bilal’e tavsiyemiz beşeri kanunlarla amel etmenin küçük küfür olduğuna ve bunlarla helal saymadan (!) amel etmenin dinden çıkarmayacağına dair risale karalamadan önce kendi akidesiyle bir amel etsin, bu kanunlarla amel etmeyi ve bu yönde fetvalar neşrederek haramı helal kılmayı terk etsin; ondan sonra ilmi mesele olarak ne konuşacaksa konuşsun! Vesselam…
Show all...
Maide_44_Hakkında_Ehli_Sünnetin_İfrat_ve_Tefritten_Uzak_Vasat_Görüşü
Show all...
Maide_44_Hakkında_Ehli_Sünnetin_İfrat_ve_Tefritten_Uzak_Vasat_Görüşü.pdf2.89 MB
Bu cahil müşrik, diğer meselelerdeki zırvaları yetmiyormuş gibi şimdi de Maide: 44 meselesine el atacağını ilan etti. Bu şahsın ne diyeceği az çok bellidir. Öyle görünüyor ki daha önce beşeri kanunlar ihdas etmenin ve bu kanunlarla hükmetmenin dinden çıkartmayan küçük küfür olduğu yönündeki safsatalarını tekrarlayacak! Bu şahsa tavsiyemiz, her zaman yaptığı gibi minderin etrafında kaçak güreşmeyi bırakıp, illa bir şeyler yazacaksa er meydanına inerek bizim aşağıda neşredeceğimiz risaleye cevap versin!
Show all...
Photo unavailableShow in Telegram
Saygı duruşu meselesinin özeti şudur: Yukarda alimlerden yaptığımız nakiller konuyu gayet açık şekilde izah etmektedir. Şöyle ki; birtakım insanlara karşı saygı amaçlı yapılan kıyam, ruku ve secde benzeri hareketler ihtimalli fiiller olup ibadet kasdı taşımadığı müddetçe bu ameller haramdır ve sahipleri kafir olmaz. Ancak bu hareketler put, ağaç, ay, güneş vb cisimlere yöneltildiğinde bu ihtimal ortadan kalkmakta ve dolayısıyla bunları yapanlar tekfir edilmektedir. Zira böyle cansız varlıklara karşı hiçbir aklı başında kimse bir itikad beslemeden ya da itikad sahibi olanları taklid etmeden bu tip hareketlerde bulunmaz. Günümüzdeki beton heykellerin durumu da böyledir. Üstelik bu heykellerin karşısında –canlı bir varlığa karşı dahi yöneltilse şirk olacak şekilde- huşu, kunut, itikaf gibi ibadetler yöneltilmektedir. Alimlerden bu kavramlarla alakalı naklettiklerimiz üzerinde düşünülürse bu husus iyice anlaşılır. Hatta internette yapılacak kısa bir araştırma ile Hindu, Budist vb putperest kavimlerin kendi heykel ve putlarına karşı yaptıkları ibadetlerle İslama nisbet edilen ülkelerde çeşitli liderlerin büst ve heykellerine karşı yapılan saygı duruşu vb hareketlerin birebir aynı olduğu görülecektir. Elin gavuru bundan dolayı kafir olurken bizim yerli gavurları bu hükümden istisna kılacak hiçbir delil mevcut değildir! Kısacası İlim-der cemaatinin ve bu cemaate mensup olduğunu iddia eden “Peygamber Varisleri” kanalı sahibi Bilal Polat’ın okullarda vb ortamlarda yapılan saygı duruşlarının dinden çıkarmayan küçük şirk olduğu iddiası şeri delillere de vakıaya da ters olan bir görüştür. Bu fetva tamamen okul meselesine kılıf bulmak için uydurulmuştur. Bu fetvanın sahipleri samimiyetten uzaktır, çünkü kendi akidelerine ters hareket etmektedirler. Zira küçük şirk veya küçük küfür denilen ameller, Ehli sünnet nezdinde büyük şirkin ve büyük küfrün aşağısında olsa da içki, kumar, zina, livata, haksız yere adam öldürmek, yalan söylemek gibi büyük günahlardan daha büyüktürler. Bundan dolayı İbnu Mesud ra “Yalan yere Allah adına yemin etmem, doğru olarak başkasının adına yemin etmemden bana daha sevimlidir” demiştir. Zira birincisi haram iken ikincisi küçük şirktir. Kendilerine zaruret bahanesiyle fuhuş yapmanın ya da içki satmanın hükmü sorulsa kolay kolay fetva vermeyecek olan birtakım kimseler sırf devlet mecbur kıldı diye küçük şirk dedikleri saygı duruşu fiiline veya bu fiillerin yapıldığı okullara çocukları göndermeye fetva vermektedirler. Bu da onların kalplerinde şirk konusunun ne kadar ehemmiyetsiz olduğunu göstermektedir. Bu kimseler tevhidi bilmezler, bildikleri kısmı da önemsemezler. Onlar tevhidin sadece –maddi manevi- ticaretini yaparlar, cakasını satarlar o kadar! Rabbim bu kimselere hidayet etsin, etmeyecekse onlara acilen müstehaklarını versin amin. Velhamdulillahi Rabbil alemin.
Show all...
Bu Bilal denilen şizofrenin saygı duruşu meselesinde daha birçok saçmalığı ve çelişkisi vardır. Ancak akıl sahipleri için bu kadar cevabın yeterli olacağını düşünüyoruz. Bu deliye itibar edenler olmasa sözü bu kadar uzatmazdık ama maalesef ilmin cehalet diye, cehaletin de ilim diye takdim edildiği; herşeyin tersyüz edildiği şu ahirzaman diliminde maalesef böyle saçmalıklarla uğraşmak zorunda kalıyoruz. O yüzden saygı duruşu meselesini özetleyerek meseleyi şimdilik burada noktalayacağız inşaallah.
Show all...
Bilal denen kalpazan, artık sahtekarlıkta en dip noktaya doğru düşüşe geçerek şu iddiada bulunmaktadır: “Muhalifimizde her heykelin ilahlaştırılan bir put olduğunu dolayısıyla bu tarz saygı duruşlarının kişiyi islam dininden çıkaran büyük bir şirk olduğunu iddia ediyor.” Yani güya bizim aramızdaki ihtilaf, şuradan kaynaklanıyormuş: Biz cahil olduğumuz için bütün heykellere put diyormuşuz, bu arkadaş ise ilim ehli olduğu için meselede tafsilata gidiyormuş! Bu deccal, sırf sapıklığını kamufle edebilmek için mecburen bu yalanlara başvuruyor. Yoksa ne benim ne de kendisine muhalif olan başka herhangi bir kimsenin yeryüzündeki bütün heykellerin ibadet edilen put hükmünde olduğu yönünde bir kanaat belirtmediğini kendisi de çok iyi bilmektedir. Yine bu konuyla alakalı olarak yazının devamında şöyle diyor: “Selefin fehminden yüz çevirerek her heykelin ilahlaştırılan ve kendisine ibadet edilen bir put olduğunu iddia etmesi onun için musibetin başlangıcı olmuştur. Mustafa Kemalin heykellerinin var olması onun nezdinde büyük şirkin ispatı için yeterli bir delil olmuştur. Hakikat ise böyle değildir. Bir heykelin var olması ile değil, insanların bu heykele yönelip ibadet etmesi ile büyük şirk ispat olunur. Bu sözünüzün dayanağı nedir diye sorulacak olursa deriz ki bu sözümüzün dayanağı selefin fehmidir.” Bu sahtekar, bu iddiasına benim hiçbir sözümden delil getiremez, zira ben hiçbir yerde bütün heykeller put hükmündedir diye bir şey söylemedim. Heykel imal etmek ve edinmek şiddetli şekilde haramdır ve şirke götüren bir zeria ve vesiledir. Ancak bunlara ibadet edildiği zaman büyük şirk olur. Bu, en avamdan olan birisinin dahi bildiği bir tafsilattır. Biz, puta put diyoruz yani günümüzdeki gibi, Allahtan başka kendisine ibadet edilen, huşu ve kunutla tıpkı namazdaki gibi huzurunda saygı ve tazimle durulan heykellere put diyoruz. Esasında sadece biz değil, bunun gibi aklını peynir ekmekle yememiş olan herkes bunu demektedir. Kabirlere ibadet eden bir tasavvufçuya dahi sorulsa günümüzdeki bu heykellerin birer put olduğunu söyleyecektir. İşte bu adamlar, sırf kendi fasit amellerini meşrulaştırmak için sözde müşrik dedikleri kimselerden bile daha aşağı seviyeye düşmüşlerdir. Düşünün ki bir kimsenin evinde süs olarak astığı biblo tarzı heykeller var. Bu, asıl hüküm olarak haramdır. Ancak yine düşünün ki kişi bu biblo ve heykellerin karşısına belirli zamanlarda geçerek kıyam, ruku, sucud gibi hareketleri yapıyor, bir müddet saygı duruşu yapıyor! İşte bu nasıl şirk ise, dışardaki beton yığınlarına yapılan hareketler aynı şekilde hatta daha şiddetli bir şirktir. Zira bu hareketlerin ibadetten başka bir manası yoktur. Canlı varlığa yönelik tazimler örf, adet, saygı gibi şeylerden kaynaklanabilir. Lakin heykel, türbe, ağaç vb nesnelere yöneltilen bu tarz hareketlerin adeten bir izahı yoktur ve ancak itikad içeren bir niyetle izah edilebilir. Buna dair alimlerin açıklamaları daha önce geçmişti. Daha sonra demiş ki: “Şeyhulislam Muhammed bin Abdilvehhab rahimehullah Kitabut tevhid isimli mübarek eserinde şirkin nasıl başladığını beyan etmek için şöyle bir bab açmıştır. ADEMOĞLUNUN KÜFRÜNÜN VE DİNLERİNİ TERK ETMELERİNİN SEBEBİ SALİHLER HAKKINDA Kİ AŞIRILIKLARDIR Bu başlık altında şirkin nasıl başladığını beyan babından İbn Abbas radyallahuanhuma’nın sözünü nakletmektedir. İbn Abbas’ın anlattığına göre Nuh aleyhisselam’ın kavminden bazı sâlih kimseler ölünce, şeytan geriye kalanlara gelerek unutmamaları, hatırlayıp örnek almaları için bu ölen Salihlerin heykellerini dikmelerini tavsiye etmiştir. Onlarda heykelleri dikip bu heykellere söz konusu sâlih adamların ismini vermiştir. İbn Abbas der ki: Heykeller dikildi ama ilk zamanlarda bunlara ibadet edilmiyordu. Ne zaman ki onları diken nesil ölüp gitti ve bu heykellerin dikiliş amacı unutuldu, sonradan gelen nesiller bu heykellere ibadet etmeye başladılar. (Kavlul Müfid sh:440) İbn Kayyım şöyle dedi:
Show all...
Choose a Different Plan

Your current plan allows analytics for only 5 channels. To get more, please choose a different plan.