cookie

We use cookies to improve your browsing experience. By clicking «Accept all», you agree to the use of cookies.

avatar

ANTRPARANTEZ

🖇 Yazdığım her şey kendi fikrimdir ben dâhil kimse sorumlu değildir. 🖇 Yazarak hayattan eksiklerimizi tamamlıyoruz belki de... ✍️ Bu kanaldaki yazıların telif hakkı vardır. https://1000kitap.com/Silaa16 🗣️ İletişim: @Dygusz

Show more
Advertising posts
2 516
Subscribers
-124 hours
-177 days
+15430 days

Data loading in progress...

Subscriber growth rate

Data loading in progress...

Belli bir kitleye hitap etmemenin gururunu yaşıyorum bazen. Sayfamda, körler sağırlar birbirini ağırlar gibi bir durum yok çok şükür. Çok yorum yapmıyor muhalif arkadaşlar ama ben varlıklarından haberdarım. Bence bu önemli bir şey. Hayatım boyunca hiçbir yeri temsil ettiğimi düşünmedim. Hiçbir kimsenin savunuculuğunu yapmam gerektiğini de. İnsani değerler ve ortak ilkeler doğrultusunda yazmak, konuşmak temel hedefi olmalı bence bir insanın Tabii almış olduğum eğitim ve kalbimin derinlikli İletişimi her yazdığıma dini ifadeleri yerleştirmeme vesile oluyor o ayrı. Bundan vazgeçmeyeceğim. Çünkü Allah'sız bir söylemin bir anlamı olduğunu düşünmüyorum. Ama bazen ateist arkadaşların beni neden takip ettiklerini anlamlandıramıyorum yalan yok:) Bazen istek geldiğinde profil paylaşımları enteresan olanların sayfalarına bakıyorum, abooo:) Belki de iknaya dayalı bir söylem geliştirmediğimden olabilir bu takipleri ya da belki Müslüman bir zihni tanıyarak daha vurucu argümanlar geliştirebileceklerini düşündüklerinden, bak o da olabilir:) Her koşulda her birinizin varlığından memnunum. Bildiğim tek kişi de kalsa yazmaya devam edeceğim. Herkes istediği niyeti, düşünceyi kalbinde taşıyabilir. İnsan onurunu yerle bir etmeden, linçleme gibi yetersizliklere girmeden herkes sataşmasını da yapabilir. Her insan hata yapabilir, her insan günah işleyebilir. Hatta kendisinden beklenmeyen günahlar. Ama günahkârın da şereflisi makbuldür Hakk katında. Şerefi olmayanın ise değeri yoktur hiçbir mecrada. Bugün göğe çıkarılmaksa yarın yere indirilmektir akıbetleri. Bu yüzden insan her koşulda saygınlığını muhafaza edebilmeli. Bugün başka bir şey yazacaktım dostlarım ama aklıma bunlar düştü. Arada böyle coşmalarım oluyor, insanım. İdare ediverin. Edemeyecekseniz engelleyin gitsin. Sıla
Show all...
3👏 1💯 1
İnsan gençken çok seçici olamıyor. Belli kriterleriniz oluyor belki ama yine de arada promosyonlar çok oluyor. Sizde nasıl bilmiyorum dostlarım ama bana yetişkinliğimin en büyük katkısı çok kısıtlı bir seçki düzenini hayatıma katması. İnsan kendini daha net tanımlıyor çünkü yetişkinliğinde. Yani daha doğrusu tanımlayabilmeli. Çok kırılgan mıyım bilmiyorum ama çok keskin U dönüşlerim oluyor. Hani derler ya feriştahı gelse yolumdan dönmem diye. Kötü olan kısmı, ben çoğunlukla toptan hayatımdan çıkarıyorum insanları yani politik olup menfaatperest bir ilişkinin akıbetine bırakmıyorum kaderimi. Ya herro ya merro yani. Herkese değil bu aslında zamanında kıymet verdiklerime. Eskiden sınır koymadan dip dibe muhabbet kurduğum kim varsa büyük çoğunlukla ya hayatımdan çıkardım ya da olabildiğince zayıflattım ilişkimi. Çünkü dengeden çıkmış bir ilişkinin sonu hiçbir zaman hayra değmiyor. Ve insanın kendisini o şer çukuruna düşmeden kurtarması gerekiyor. Ama kendimi hiç suçlamıyorum. Onlar benim hayatıma ben de onların hayatına bir sebep için girdik. Görevi biten gitti ya da eğitiminiz sonlandığından ve öğrenmeniz gerçekleştiğinden siz yol verdiniz. Bir de şefkat ve merhameti dengede kullanmayı öğrendim yetişkinliğimde. Merhametten maraz doğar diyen atalarımın izindeyim. Elbette burada, dengeden çıkmış bir merhametin esintileri bahsedilen. Bir de yola birlikte çıktığınız ama yola uğrayan mevsimsel aksaklıklara takılmış insanları oldukları yere bırakmak gerekiyor dostlarım bazen. Çünkü yüklerle yol yürüyemezsiniz. İnsanın bu dünyada sırtlanacağı, kol kanat gereceği, şefkatiyle sarmalayacağı en hakikatli gerçek ailesidir. Bir ailesi yoksa, aile gibi gördükleridir. Çünkü hayatta yollar değişir, insanlar gelir, gider ama aileniz kan bağıyla zımbalandığınız tek gerçeğinizdir. (Devamı yorumda)
Show all...
👏 8 3💯 2
Zamanın merhem olamayacağı yaralar açılır bazen. Üzeri iyileşmeye dönük kabuk tutsa da, tam manasıyla izlerin silinemeyeceği. İnsan bu izlerle devam eder hayatına. Belki de o yara izleridir yürüyeceği yolu anlamlı kılan. O iz anne izidir. Hani denir ya; "Anne! Dert de derman da aynı kelimede." Bugün büyük bir acıyla şahitlik ettiğimiz, gerek yanıbaşımızda katledilen, gerekse depremde enkaz altında kalarak can veren veya herhangi bir sebeple annesini rahmete yolculamış, belki bedenine dahi ulaşamamış, gidip başında ağlayacağı belki bir mezarı dahi olmayan evlatların, annelerinin günü. Öyle demişler. Reddedecek değilim. Yalnızca duama niyet ederim. Bugün sesimi daha çok çıkartırım. Bugün daha çok farkındalığa dikkat çekerim. Çünkü istatistiki rakamlara göre, dünyada her gün 10 bin çocuğun, annesini veya babasını kaybederek yapayalnız kaldığı, anne kokusuna hasret çektiği bir gün bugün. Ruhlar ölmez biliyorum. Ve insan bedeninin dünyadaki konaklama süresi bitse bile, ruhu hala hayatta olduğundan başka bir mekanda yaşamaya devam ediyor. Rahman'dan dileğim, anneye hasret tüm gönüllerin sızısına bizzat müdahil olması. Acılarını bizzat kucaklaması. Gurbet ağrısını dindirmesi. Var olduklarını, ruhen ölmediklerini ve kendi katında güvenle ağırlandıklarını kalplerine nakşettirmesi. Çocuk yaşta annesiz kalanlara bizzat kendisinin veli olması. Hayat yolculuklarında yollarını hep açık tutması. İstediğiniz an annenizle konuşun dostlarım. Ulaşacak bir mezarı olsun olmasın konuşun. Ruhlar ölmediğinden, anneniz mezarda değil zaten. Dünyaya ait beden elbisesi orada sadece. Rahman isterse, duyurur. O dilerse kalbinize sekine verir. Anne sızısı çeken her gönle kalbimle sarılıyorum. Annesi hayatta olanlara hayırlı sağlıklı uzun ömürler diliyorum. Rabbim elini üzerinizden hiç çekmesin. 12 Mayıs 2024 Sıla
Show all...
8😢 2🕊 1
Özellikle evlatlar okusun! (Anneler gününü,tuzu kurulara değil, gidin bir de onlara sorun!) 5 senedir huzurevinde yaşayan bir annemizin kaleminden duygusal bir hikaye... Tüm evlatlara ithaf olunur..!!! Buz gibi odalarla dolu kocaman binalar diktiler ülkeme. İçine ömürlerinin son demlerinde olan anneleri, babaları doldurdular. Adına huzur evi dediler. Oysa huzur hiç uğramadı oraya. Eskiden yaşlılarımızı kapatmazdık başka yerlere. Onların yüzü suyu hürmetine belalar def oluyor der, onları nimet bilirdik. Boyunlarını bükük bırakmazdık. Dışarıdan huzurlu gibi görünen, bu sessiz sakin binalarda, ne fırtınalar kopuyor kimbilir. Kaç anne anlatmak, haykırmak istedi duygularını, kaç anne yazmak istedi bilinmez. O annelerin adına yazdım bu satırları. Bu mektup huzursuz odalardaki yüreği yorgun annelerin sessiz çığlıklarıdır…. Takvime baktım da 5 sene olmuş buraya geleli. Nasıl geçti o 5 sene bir de bana sor. Çok bakmıyorum takvimlere. İçim sıkılıyor, zaman geçmiyor. Eskiden su gibi akıp geçiyor zaman derdim. Şimdi öyle düşünmüyorum. Demek insan mutluyken çabuk geçermiş zaman. Hapishanedekileri şimdi daha iyi anlıyorum. Beni buraya bıraktığın gün anneler günüydü hatırlıyor musun? O günden beri anneler günü denen gün benim için daha da bir anlamsızlaştı. Her sene bugün anne olmak ayrı bir acı veriyor bana… Sen küçük bir çocuktun daha. Hiç bir yere bırakmazdım ben seni, öyle savunmasız, öyle masumdun ki, kimselere güvenip yollamazdım. Yanımdan hiç ayırmazdım. Şimdi beni nasıl olupta tanımadığın insanlara teslim ettiğini düşünüyorum. Gözden çıkarılmış eski bir eşya gibi hissediyorum kendimi. Yıpranmış, işe yaramaz. Kırgınlık mı? Belki, kırgınım biraz… Geçen gün eski komşumuz Mevlüde teyzenin kızı Şükran geldi. Yolda görmüş seni. “Neden bıraktın anneni” diye sormuş sana. “Kendisi istedi” demişsin. “Maaşıda var bakıyorlar, yeri sıcak, her işi görülüyor içim rahat” demişsin. Kendim istemiştim evet, bazen naz yapma kabilinden ” Yaşlanınca huzurevine gönderin beni, kimseye yük olmak istemem” derdim. Ama içten içe hiç konduramazdım bu durumu, ne kendime, ne sana. “Bırakmaz beni bir yere” derdim. Tıpkı küçükken benim seni bırakmadığım gibi, beni hiç bırakmazsın sanırdım. Yaramaz bir çocuktun sen. Yerinde duramayan serseri bir mayın gibiydin.Kaç kez ısırdım dudaklarımı sana bağırmamak için, kaç kez sıktım yumruğumu vurmayayım diye. Ama hiç vurmadım sana, hiç kırmadım kalbini… Komşulardan biri sana “çok yaramaz” dedi diye aylarca onun yüzüne bakmamıştım. Kimse laf söylemesin, incitmesin isterdim. Tahammül edemezdim sana dikilen sert bir bakışa bile… Geçen gün bana “bunak kadın” dedi bakıcının biri. Hasta bezini lavaboda unutmuşum. Arada oluyor tutamıyorum diye vermişlerdi. Diğerleride duydu ya, nasıl utandım bir bilsen… Daha ne laflar söylüyorlarda dilim varmıyor söylemeye. Kırar mıyım, incitir miyim diye kim düşünüyor ki? Çok hassastım eskiden bilirsin, çabuk alınırdım. Hem benden titizi mi vardı? Kimselerin işini beğenmezdim. Şimdi yemek yerken bile yoruluyorum,üstüme döküyorum. Bazen yatarak kılıyorum namazlarımı. Secdeye başımı koyup uzun uzun öylece kalmayı ne çok özledim… Yaşlansam da geleceğe dair umutlar besliyordum buraya gelmeden evvel. Evladımı büyüttüm nasıl olsa, artık yorgunluklar biter, ben rahat otururum torunlarımı severim, sen sorarsın “anne ilacını getireyim mi, bir şeye ihtiyacın var mı?” diye. arkama yastık koyarsın, kesemediğim tırnaklarımı sen kesersin sanıyordum. Şimdi çoğu kez tırnaklarımı keserken kanattıklarını bilmezsin tabi… Gerçi benden daha beterleride var burada. Emine Bacı vardı mesela. Köyden gelmişti. Bir ay kadar oldu öleli. Bir sene evvelde Alzheimer hastası olan kocası ölmüştü. Çok çekti zavallı. Üç oğlu varmış Emine Bacı’nın. Aslan gibiymiş hepsi. Ben görmedim, gelmezlerdi hiç. Üç adam bir anayı sığdıramamışlar evlerine. Bağ bahçe gezmeye alışmış kadın. Hiç oturup kalmamış yerinde. Burada nasıl zorlandı, neler çekti Allah biliyor. Her yaz köyüne gidecek diye umut ederdi. Haber göndermiş oğlu, “Annemin ancak ölüsü çıkar oradan” demiş. Devamı yorumda
Show all...
6😢 3👏 1
Güzel bir çocuk güzel bir soru sormuştu birkaç ay önce. "Ziya Hocam hayattaki en büyük başarınız nedir?" demişti. O anda, hemencecik, duraksamadan "Annemin rızasını kazanmak" demiştim. Ve o çocuk yanındaki koltukta oturan annesine sanki bin yıl sonra kavuşmuş gibi bakmıştı, sanki annesinin içine akmıştı. Varlığı en çok yokluğunda hissedilenmiş anne. Sesi sesime düğümlü kalanmış. Elimmiş, ayağımmış, kanatlarımın altındaki rüzgarmış. Ama olsun, öptüğün gözlerimdeki sıcaklığın kaldı. Tenime sinmiş topraksı kokun kaldı. Arabamda asılı iğde dalından yonttuğun nazarlığım kaldı. "Ne kadar büyürsen büyü, benden küçüksün kuzum" deyişin kaldı. Senin azametin, benim kırılganlığım kaldı. Şimdi anlıyorum ki ölen sen değilmişsin. Şimdi bildim ki akıl yeşerttiğin kalpteymiş nazarım. Ziya Selçuk
Show all...
5👏 4💯 2
Tanrıya bağlanmayan bir birey, dünyanın fiziksel ve ahlaki kışkırtıcılığına, kendi kaynakları ile direnemez" der Carl G. Jung. Neden biliyor musunuz dostlarım? Çünkü insan, her türlü haksızlık, usulsüzlük konusunda dirayetli olabilecek güçte bir varlık değil. Onu koruyan, her tökezlemesinde elinden tutup kaldıran, tüm sarsılmalarında bile istikamette kalmasını sağlayan tek şey Allah bilincidir. Ahiret şuurudur. Etrafınızdakilerin Allah'a ve ahiret gününe inandıklarını söyledikleri gibi göstermelik bir imandan bahsetmiyorum. Davranışa yansıyan, insana duruş kazandıran bir imandan bahsediyorum. Tenhalarda, tek başınayken de hak yemekten korkan bir imandan bahsediyorum. Öyle tribünleri coşturup, arkada yığınla hakkı üzerinde taşıyan imanlılardan bahsetmiyorum. Gerçekten Allah'la sağlam bir irtibat insana İbrahimi bir duruş kazandırıyor. "Nasıl özgüvenli olurum?" sorularına çok muhatap oluyorum ben. Allah'la ilişkinizi düzeltin diyorum. Sevin Allah'ı diyorum. Öyle bir hâle gelin ki, O'nu düşününce gözleriniz dolsun. İçinize güven dolsun. İnanın bu öyle bir özgüven sağlıyor ki size, sanıyorlar ki arkanızda güçlü birileri var. Onlara deyin ki dostlarım; Evet var. Allah'tan başka güçlü kimdir? O'ndan daha güçlü olmak kimin haddinedir? Sıla
Show all...
9👏 4💯 2🕊 1
“Tarifini sorsalar; her baktığımda, ilk defa görüyormuşum gibi, az kalsın ölüyormuşum gibi...”  Cahit Zarifoğlu 🖋️ ⚡️𝘽𝙞𝙧 𝙛𝙞𝙠𝙧𝙞𝙢 𝙫𝙖𝙧 𝙛𝙚𝙙𝙚𝙧𝙖𝙨𝙮𝙤𝙣𝙪 𝙨𝙪𝙣𝙖𝙧 👉   https://t.me/amehcur  ✰✰
Show all...
🫧 Hz. Mevlana Sözleri 🍃
🫧 Edebiyat Dünyası 🍃
🫧 İlginç Bilgiler 🍃
🫧 Müziğe Kulak Ver 🍃
🫧 İngilizce 🍃
🫧 Bekir Develi 🍃
🫧 Binti İslâm 🍃
🫧 Düşler Bahçesi 🍃
🫧 Antrparantez 🍃
🫧 Modern Çağın Reçeteleri 🍃
🫧 İlim Meclisimiz 🍃
🫧 Şiir Tozu 🍃
👉🖋️ BİR FİKRİM VAR FEDERASYONU 🖋️👈
Bir arkadaşımız vardı lise yıllarından. Arada kafasına eser durup durup; "Peygamber olacak adamdım, hakkımı yediler" derdi :) Sevgili Engin selam olsun ona :) Şimdi o geldi aklıma. Bazen hakkımızın yendiğini düşünüyoruz ya, neyin hakkı o sahi? Kim verdi o hakkı sana? Nereden senin olduğuna kanaat getirdin mesela? Ya da hiç düşündün mü belki de o senin hakkının gasp edildiğini düşündüğün şey sadece nasibindi. Lütfun ne olduğunun farkına varamazsa eğer insanoğlu, bir başkasının hakkını gasp ettiğini düşünür durur ömür boyu. Ve yaşamak acı gelir. Lütuftur demek, nasiptir demek gerekiyor bazen. Eğer elinden geleni yaptıysan tabi. Çabalamak, elinden geleni yapmak ve sonuca razı olmak. Razı olmak anahtar kelime. Mutluluğun tanımı da bu bence. Ne yapayım yani? Ne kazandıracak bu bana? Kaybolan yıllarım geri mi gelecek? Geç bunları. İleriye bak. Yalnızca önüne bakmak, sadece ayağının değil, ruhunun da takılıp tökezlemesini önler dostum. Öğleğin yürüyüş yaparken bir kamyon geçti yanımdan, şemmameyi açmış dinliyor hem de ses hoparlörde. Sorsan o da dertlidir, hakkı yenmiştir. Herkesin hakkı yenmişse madem, bu hak yiyenler nerede? Sıla
Show all...
👏 11 5💯 3
Ne zaman, "Ben senin iyiliğin için söylüyorum" diye cümleye başlayıp, hakkında şöyle bir şey söyleniyor diye devam eden bir cümle duysam devamını getirtmiyorum. Bazen gerçekten merak ettiğim zamanlar oluyor sonuçta insanım ama yine de kararlı durup, önemsemiyor gibi davranıyorum. ARTIK! Ve bazen öyle bir şey oluyor ki bir bakıyorum buna benzer bir konuyu gerçekten önemsememişim. Yani bilinçli olarak yaptığım, kendimi durdurduğum şey bende bir süre sonra meleke haline gelmiş. Siz de böylesi durumlarda, "Dedikodu dinlemek istemiyorum, inan kimin ne dediği beni ilgilendirmiyor, sen de boşver canını sıkma boş yere" deyip konuyu kapatın dostlarım. Karşınızdaki insanı bozup da, varlığınıza karşı beslediği gizli hazımsızlık duygusunu düşmanlığa çevirmeyin. İnsanlarla mesafeli olun ama düşmanlık etmeyin. Çünkü bazı insanlar için kötülüğün sınırı yoktur. Düşmanlıkla bu işi daha da çığrından çıkılmaz bir hale getirirsiniz. Ama saygınca bir mesafe ve sınır, sizi her türlü olumsuzluktan korur. Hakkınızda neyin konuşulduğunu merak ederek vakit harcamayın. Birincisi siz artık bir yetişkinsiniz, kimin hakkınızda ne düşündüğüyle yol almamalısınız. İkincisi, bazen umursamıyorum deseniz de bir kalp taşıdığınız müddetçe size söylenen şeyler illaki aklınızı arada kurcalar, bu yüzden bu pozisyona girmemeye özen gösterin. Üçüncüsü iyiliğinizi gerçekten düşünen insan lafı taşımakla değil, o lafı söyleyenlerin ağzını kapatmakla meşgul olur. Size bu cümleyi kurup dedikodu bilgisi paylaşan biri ise çok dikkat etmeniz ve sınır koymanız gereken kişilerdendir buna dikkat edin. Yani sözün özü dostlarım, kimsenin sizin tüm iyi niyetinizle çiçeklendirdiğiniz gönül bahçenizi, çamurlu bakışlarıyla ezmesine müsaade etmeyin. Çünkü bu dünyaya, anlamsız insanlara anlam yüklemek için gelmediniz. Sıla
Show all...
16👏 2👍 1🕊 1💯 1
Çok sevmelerin kadınıydım bir zamanlar. Böyle çok içten sevmelerin. Çoğu zaman kardeş gibi gördüm birçok insanı. Bazılarına kardeşimden öte kol kanat gerdim. Bazılarının derdi için bizzat kalbime kendi derdimmiş gibi acı yükledim. Bazılarını kaybederim korkusuyla ağladım geceler boyu. Sanki ailemdenmiş gibi. Dedim ya ben çok sevmelerin kadınıydım. Yani dengeden şaşmış bir kadındım. Ama Yaradan merhametiyle acıdı bana. Sevginin ziyanı da günahtır dedi adeta. Ve beni hiç beklemediğim zamanlarda hiç beklemediğim muamelelerle yoğurdu. Dengeye çekti kalbimi. Ben çok sevdiğim, değer verdiğim, emek harcadığım insanların, bana zulmetmiş, beni üzen insanlarla muhabbet etmelerine çok içerlerdim. Hatta had aşarak neden böyle davrandıklarını sorgulardım. Çünkü bu benim zihnime çok aykırı bir şeydi. Sadece sevdiğime değil, yedi kat ele biri zulmetse ben zorunlu haller dışında o insanlarla asla görüşmezdim. Zulmedeni Allah bile sevmezken ben nasıl sevme cüretinde bulunabilirdim. Hele bir de bu sevdiğimse. Yani annemin cümlesiyle bu benim kankalık kurallarıma tersti. Şimdilerde bunları da önemsemiyorum. Üzülmüyorum. Çünkü sevgide dengede bir yerdeyim. İnsanlar size her şeyi yapıp, kendilerine eski ilginizin devam edeceğini, her istediklerinde yanınızda olacağınızı sanıyorlar. Ama kalbinizde kırılan bir şey hiçbir zaman eskisi gibi olmuyor. Ve onlar, bir daha sizin tarafınızdan hiçbir zaman çok sevilmiyorlar. Size açılmış krediyi tüketmemek lazım dostlarım. Zira her insanın bir sınırı var. Sevginin de öyle. Ve sınırsızlık yalnızca Allah'ın alanı. Sıla
Show all...
13👏 6💯 4