cookie

We use cookies to improve your browsing experience. By clicking «Accept all», you agree to the use of cookies.

avatar

~𝘽𝙪𝙝𝙖𝙧𝙞 𝙫𝙚 𝙈𝙪𝙨𝙡𝙞𝙢𝙙𝙚𝙣 𝙝𝙖𝙙𝙞𝙨 𝙫𝙚 𝙖𝙘𝙞𝙠𝙡𝙖𝙢𝙖𝙨𝙞 ~

بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَـٰنِ ٱلرَّحِيمِ 𝘽𝙞𝙡 𝙠𝙞,𝘼𝙡𝙡𝙖𝙝'𝙩𝙖𝙣 𝙗𝙖𝙨́𝙠𝙖 𝙞𝙡𝙖𝙝 𝙮𝙤𝙠𝙩𝙪𝙧. 𝙈𝙪𝙝𝙖𝙢𝙢𝙚𝙙 19

Show more
Advertising posts
2 423
Subscribers
No data24 hours
No data7 days
No data30 days

Data loading in progress...

Subscriber growth rate

Data loading in progress...

Aciklama: 212 - Zu'l-Huleyfe, Medine ahalisinin mikatıdır. Oradan ihråma girip hace ve umreye giderler. Medine'ye dört, Mekke'ye yüz doksan sekiz mil mesafededir. 213 - Vādī'l-Akik, Medine civarında hurmalıkları olan bir yerdir. Burada Sa'd ibn Ebi Vakkaas bir kasr yaptırmış ve orada vefât etmiş, na'şı Medîne'ye getirilmişti. 214 - Munsaraf, Mu'cemu'l-Buldân'a göre, Mekke ile Bedr'in ortasında dörder berid yäni dört konak mesafededir. 215 Irku'z-Zubye denilen mevki' olacak. 216 - Ruveyse, Medîne ile arasında on yedi fersah olan büyük bir köydür. 217 - Arec veya Arc, Ruveyse'den 13, 14 mil uzakta büyükçe bir köydür. 218 Medîne ile Şâm yolcularının birleştikleri yerde, Cuhfe'ye yakın bir dağın ismidir. 219 - Merru'z-Zuhran Merru'z-Zıhrân-, buna halkın avâmmı Batnu Merv derler-miş ki. Mekke'ye bir merhale mesafededir. 220 - Safrävät, Mekke ile Medine arasında Merru'z-Zuhrân'a yakın bir yer ismidir. 221 - Mekke'ye yakın bir vådî ismidir. 222 - Bu terceme Ahmed Naîm merhûmun Tecrid Tercemesi (11, 356-361)'nden bazı küçük tasarruflarla alınmıştır. Kendisinin de ifade ettiği gibi, bu hadisi Türkçe'ye nakletmek hakikaten zordur. Hadiste ta'rif edilen makaamların coğrafi mevkileri uzun seneler zarfında tekerrür eden cevvî hadiselerin te'siriyle ekseriya -tâbiûn devrine yetişenlerin bile mechülü kalacak vechile- yok olmuştur. Bundan dolayıdır ki, şärihlerin buraya aid îzähları pek yetersizdir. Şerhde geniş tafsilät verme yolunu tutan Ayni (855) bile, en müşkil noktalarda sükûtu tercih ediyor. Bunun sebebi -Aynî'ye muâsır olan diğer şärih Hafız İbn Hacer el-Askalanî (852)'nin dediği gibi- bu mübarek makaamlardan yalnız Zu'l-Huleyfe ile Rav- ha'daki mescidlerden maadasının daha o zamanlarda da ma'rûf olmamasıdır. Bunlardan evvelki şärihlerin zamânlarında da işin bu merkezde olduğuna şübhe etmiyoruz. Çünkü sadra şifä verecek bilgiler vereydiler, elbette bunlar da bize bildirmekte ihmal göstermezlerdi. Şurası da dikkat çekicidir: Buhârî bu hadiste Medine yolları üzerindeki mescidleri zikrettiği halde, Medine içinde Peygamber'in namaz kıldığı makaamları ve mescidler hakkındaki rivayetleri zikretmiyor. Zira bunlara dair kendisine ulaşan hadisler, kendi şartına uygun isnâdlarla gelmemiştir. Şarih Aynî, Medîne içinde ve civarında isnâdlarla yerleri subût bulmuş 48 kadar, Peygamber'e aid namâzgâhı senedleriyle sayıyor. Fakat onun hayatta olduğu tarihlerde bunlardan -Hafız Ibn Hacer'in beyânına göre- sekizden mäadāsının izleri kaybolmuştur. Bu sekiz mübarek mescid de şunlardır: 1. Kuba Mescidi; 2. Bunun doğusuna dusen Fudayh )فضيخ Mescidi; 3. Benû Kurayza Mescidi; 4. Meşrubetu Ümmi İbrâhîm (Benû Kurayza' Mescidi'nin kuzeyindedir); 5. Benû Zafer Mescidi (Bakî'nin doğusunda olup Mescidu'l-Bağle demekle ma'rûftur); 6. Benü Muâviye Mescidi (Mescidu'l-Icâbe adıyle ma'rüftur): 7. Mescidu'l-Feth (Sel'ı nâmındaki dağa yakındır); 8. Mescidu'l-Kıbleteyn (Benû Selime yurdundadır - Fethu'l-Bârî). İbn Hacer'in bu yazdıkları üzerinden 500 küsûr yıl daha geçmiştir... 🔹 el-Câmi'u's-Sahih Tercemesi, Kitabu's-Salat /574 @Leileheillellahh
Show all...
Yine Abdullah şöyle tahdîs etti: Peygamber (namaz kılarken) kendisi ile Ka'be cihetine gelen yüksek dağ arasındaki iki tepeyi karşısına alırdı. (Râvî der ki: Abdullah ibn Umer o iki tepeyi karşısına almakla) o mahalde binâ olunan mescidi, taş tepenin kenârındaki mes- cidin sol tarafına almış olurdu. Peygamber'in namâzgâhı (taş tepe kenârındaki) bu mescidin alt başında, kara taş üstündedir. Taş tepe kenârındaki mescidden on arşın yahud ona yakın ayrılıp, seninle Ka'be arasına düşen dağın o iki tepesini karşına alarak namaz kılarsın-²²². أَبْوَابُ سُتْرَةِ المُصَلَّى - Namaz yerinin qapıları
Show all...
127........ Bize Mûsä ibn Ukbe tahdis etti. Ona da Abdullah ibn Umer (r.a) şöyle haber vermiştir: Rasûlullah ﷺ umreye gittiği zamanlarda ve Vedâ Haccı'na çıktığı vakitte Zu'l-Huleyfe'de ²¹², (evvelce) Zu'l-Huleyfe'deki mescidin yerinde bulunan bir mugaylân ağacı altında (bineğinden inip) konaklardı. (Keza) güzergâhı o yola uğrayan bir gazâdan, ya haccdan ya umreden döndüğünde Batn Vâdî'den-ki Vâdî'l-Akik'tir ²¹³. iner. Batn Vâdî'nin üstüne çıkınca da vâdînin ağzında ve doğu cihetindeki bathāya (yânî kumsal yere) konar, gecenin sonunda oracıkta sabah oluncaya kadar mola verirdi. (Gece istirahatgâhı işte orası olup) ne taş mescidin yanında, ne de üzerinde (öteki) mescid binâsı olan kaya tepe idi. -(Abdullah ibn Umer'den rivayet eden râvî der ki:) Orada Abdullah ibn Umer'in namaz kıldığı yerde, içinde (müteaddid) kum yığınları olan bir halîc (yânî derin bir vâdî girintisi) vardı ki, Rasûlullah orada namaz kılarmış. Seyller bathāda(ki kumları getire getire) halīcdeki kum yığınlarını düzleyip, Abdullah ibn Umer'in namaz kıldığı o yeri belirsiz etti. Yine râvî der ki: Abdullah ibn Umer, Peygamber'in Şerefu'r- Ravha'daki mescidin berisine tesadüf eden küçük mescidin yanında namaz kıldığını söylerdi. Peygamber'in namaz kıldığı yeri Abdullah bilir ve: Tâ orada, mescidde namâza durduğun vakit sağına düşer, derdi. Bahsettiği o mescid de, Mekke'ye doğru gittiğin vakit sağ tarafına gelir. Onunla büyük mescidin arası bir taş atımı, yahud ona yakın bir mesâfedir. Yine Abdullah, Munsarafu'r-Ravha'nın ²¹⁴, yanındaki ırka (yanî tepeciğe) ²¹⁵, doğru namaz kılardı. Bu tepeciğin son tarafı, Mekke cihetine gittiğin vakit Munsaraf ile kendi arasındaki mescidin yakınında caddenin kenârına varır. Oracıkta bir mescid binâ edilmiş ise de, Abdullah ibn Umer o mescidde namaz kılmazdı. Onu ya solunda, ya ardında bırakarak mescidin kable cihetinde ırkın kendisine yönelerek namaz kılardı. Abdullah, Ravhâ'dan zevälden sonra çıktığında öğle namazını oraya gelinceye kadar kılmayıp, orada kılar; Mekke'den döndüğünde de oraya sabâhtan bir såat evvel, yâhud seherin sonunda yolu düşerse, orada tâ sabah namazını kılıncaya kadar geceleyip mola verirdi. Yine Abdullah, râvîye şöyle tahdîs etti: Peygamber Ruveyse'-ye ²¹⁶, varmadan caddenin sağında ve altına gelen cihetinde Ruveyse menzilhânesinin iki millik azıcık berisinde bir tepeciğe kadar geniş ve düz bir yerde (bitmiş olan) koca bir ağacın altına konardı. Bu ağacın yukarısı kırılmış, içi oyulmuştur. Özdeki sākı hâlâ durur. Dibinde bir-çok kum yığınları vardır. Yine Abdullah şöyle tahdîs etti: Giderken Arec'in arkasına düşen yokuşça bir seyl yatağının kenarında, caddenin sağında ve yolu gösteren kayaların (yahud ağaçların) yanında ve o kayaların (yahud ağaçların) arasında Peygamber genişçe bir tepeye doğru namaz kıldı. Namâzgâhın yanıbaşında iki üç kabir mevcüddur ki, üstlerinde taş yığınları vardır. Abdullah öğle vakti güneşin zevâlden sonra Arec'den ²¹⁷, kalkıp öğle namazını işte o namāzgâhta kılardı. Yine Abdullah tahdîs etti ki: Rasûlullah caddenin solunda ve Herşå ²¹⁸, dağının ilerisindeki inişte bulunan büyük ağaçların yanında konak ederdi. Bu iniş Herşā dağının kenarına bitişiktir. Cadde ile arasında bir ok atımı mesafe vardır. Abdullah işte bu ağaçların en uzun ve yola en yakın olanına doğru namaz kılardı. Yine Abdullah ibn Umer tahdis etti ki: Peygamber Merru'z- Zuhrân'a ²¹⁹, Medîne cihetinde en yakın olan yerdeki inişte konak ederdi. Safrâvât'tan ²²⁰, aşağıya inerken yokuşun dibindeki genişlikte ve Mekke'ye gidene göre caddenin sol tarafına Rasûlullah'ın konak yeri ile cadde arasında bir taş atımından ziyâde mesâfe yoktu. Yine Abdullah ibn Umer şöyle tahdis etti: Peygamber, Zû Tuva'da ²²¹  konaklayıp, sabah oluncaya kadar orada geceler ve Mek-ke'ye gireceği sırada sabah namazını kılıp öyle girerdi. Rasûlullah'ın oradaki musallası kayadan bir tepe üstündedir. Orada bina olunan mescidde değildir. Lâkin biraz aşağıda taştan kocaman bir tepe üzerindedir.
Show all...
۹- باب المَسَاجِدِ الَّتِي عَلَى طُرُقِ المَدِينَةِ وَالمَوَاضِعِ الَّتِي صَلَّي فيها النبي صلى الله عليه وسلم 89- MEDİNE'YE GİDEN YOLLAR ÜZERİNDEKİ MESCİDLER VE PEYGAMBER'İN NAMAZ KILMIŞ OLDUĞU MÜBAREK YERLER BABI ١٢٦- حدثنا مُحَمَّدُ بنُ أَبي بَكْرِ المُقَدَّمِي قال حدثنا فضيل بن سليمان قال حدثنا مُوسَى بْنُ عُقْبَةَ قَالَ رَأَيْتُ سالم بن عَبْدِ اللَّهِ يَتَحَرَّى أما أَنَّهُ كَانَ يُصَلِّى فِي تِلْكَ الأَمْكِنَةِ وَسألت سالِماً فَلَا أَعْلَمُهُ إِلَّا وَافَقَ نَافِعاً فِي كِنَ مِنَ الطَّرِيقِ فَيُصَلِّى فِيهَا وَيُحَدِّثُ أن أباهُ كانَ يُصَلِّى فِيهَا وَأَنَّهُ رَأَى النبي صلى الله عليه وسلم يُصَلِّي فِي تِلْكَ الأَمْكِنَةِ ، وحدثنى نافع عن ابن عُمَرَ الأَمْكِنَةِ كُلِّهَا إِلَّا أَنَّهُمَا اخْتَلَفَا فِي مَسْجِدٍ بِشَرَفِ الرَّوْحَاءِ . 126-....... Bize Mûsâ ibn Ukbe tahdîs edip şöyle dedi: Ben Abdullah'ın oğlu Sâlim'in yolda bir takım mekânlar araştırır, oralarda namaz kılar olduğunu gördüm. Ve yine Sâlim, babası Abdullah ibn Umer'in de bu mekânlarda namaz kılmayı i'tiyâd ettiğini gördüğünü ve Abdullah ibn Umer'in de Peygamber'i bu mekânlarda namaz kılarken görmüş olduğunu tahdîs ederdi. (Mûså ibn Ukbe tekrar şöyle dedi:) Ve bana Nâfi', Ibn Umer'den, onun bu mekânlarda namaz kılar olduğunu tahdîs etti. Ben Sâlim'e bu mekânları sordum, Sâlim, biri hariç, bu mekânların hepsinde Nâfi'e uygun cevâb verdi, Nâfi' ile Sâlim sadece Şerefu'r-Ravha'daki mescid hakkında ihtilaf ettiler ²¹¹. Aciklama: 211 - Räviler, Abdullah ibn Umer'in oğlu Sälim ile kölesi Näfi'dir. Bunların her ikisinden de rivayet eden Müså ibn Ukbe, evvelä Sälim ibn Abdillah'ın bu mekânlarda namaz kıldığını görüp böyle dediğini işittikten sonra, Nafi'den de keyfiyeti tahkik etmiş ve Sälim'in sözlerini hep Nâfi'nin sözlerine uygun bulmuş, yalnız Şerefu'r-Ravhä tepesindeki mescid hakkında ihtilaf ettiklerini görmüştür. Şerefu'r-Ravhä, Medine'ye iki konak mesafede mübarek bir yerdir. Peygamber'in, buranın fazileti hakkında iki hadisini Ebû Hureyre rivayet etmiştir: = والذي نفسي بيده ليهلن ابن مريم يفج روحاء حاجاً أو معتبراً ... -Nefsim elinde olan Allah'a yemîn ederim ki, Meryem oğlu İsa günün birinde Ruvhâ caddesinde hacc yahud umre niyetiyle bülend âvâz ile Lebbeyk Lebbeyk diye geçecektir". هذا وادٍ مِنْ أوْدِيَة الجَنَّة وصلّى في هذا الوادى قبلى سبعون نبياً وقَدْ مَربه مُوسى بن عمران حاجاً او معتمراً في سبعين ألفاً من بني اسرائيل Burası cennet vädilerinden bir vadidir. Bu vadide benden evvel yetmiş peygamber namaz kılmış ve Mûså ibn İmrân da İsrail oğulları'ndan yetmiş bin kimse ile ya hacc, ya mu'temir yânî umreye niyet etmiş olarak buraya uğramıştır" (Umdetu'l-Kauri). 🔹 el-Câmi'u's-Sahih Tercemesi, Kitabu's-Salat /570/572 @Leileheillellahh
Show all...
١٢٤- حدثنا خلاد بن يحيى قال حدثنا سُفْيَانُ عَنْ أَبِي بُرْدَةَ بن عَبْدِ الله بن أبي بُرْدَةَ عَنْ جَدِّهِ عَنْ أَبي مُوسَى عن النبي صلى الله عليه وسلم قال إِنَّ الْمُؤْمِنَ لِلْمُؤْمِنِ كَالْبُنْيَانِ يَشُدُّ بَعْضُهُ بَعْضاً وَشَبَّكَ صلى الله عليه وسلم أصابعه . 124..... Ebu Mûsâ (r.a)'dan (şöyle demiştir): Peygamber ﷺ: "Mü'min ile mü'min (birbirine karşı) duvar gibidir, birbirini sımsıkı tutarlar" buyurdu da bunu söylerken parmaklarını birbirine geçirip sımsıkı kilitledi ²⁰⁹. ١٢٥- حدثنا إسْحَاقُ قال حدثنا ابنُ شُمَيْل أخبرنا ابنُ عَوْنٍ عن ابن سيرِينَ عَنْ أبي هُرَيْرَةَ قَالَ صَلَّى بنا رسول الله صلى الله عليه وسلم إحدى صلاتي العشيى قال ابنُ سِيرِينَ قَد سَمَّاهَا أَبُو هُرَيْرَةَ وَلَكِنْ نَسِيتُ أَنَا قَالَ فَصَلَّى بِنَا رَكْعَتَيْنِ ثُمَّ سَلَّمَ فقامَ إِلَى خَشَبَةٍ مَعْرُوضَةٍ فِي المَسْجِدِ فَانَّكَا عَلَيْهَا كَأَنَّهُ غَضَبَانُ ووضعَ يَدَهُ الْيُمْنَى عَلَى اليُسرى وشَبَكَ بَيْنَ أَصَابِعِهِ وَوَضَعَ خَدَّهُ الأَيْمَنَ عَلَى ظَهْرِ كَفِّهِ اليُسْرَي وَخَرَجَتِ السَّرعانُ مِنْ أَبْوَابِ المَسْجِدِ فَقَالُوا قصرتِ الصلاةُ وفِي القَوْمِ أَبو بَكْرٍ وَعُمَرُ فَهَابَاهُ أَنْ يُكَلِّمَاهُ وَفِي القَوْمِ رَجُلٌ في يَدَيْهِ طُولٌ يُقَالُ لَهُ ذُو اليَدَيْنِ قال يا رَسُولَ اللهِ أُنسِيتَ أَمْ قَصُرَتِ الصَّلاةُ قَالَ لَمْ أَنسَ وَلَمْ تُقْصر فقال أَكمَا يَقُولُ ذُواليَدَيْنِ فَقَالُوا نَعَمْ فَتَقَدَّمَ فَصَلَّى ما ترك ثُمَّ سَلَّمَ ثُمَّ كبر وسَجَدَ مِثْلَ سُجُودِهِ أَوْ أَطْوَلَ ثُمَّ رَفَعَ رَأْسَهُ ثُمَّ كَبُرَ وسَجَدَ مِثْلَ سُجُودِهِ أَوْ أَطْوَلَ ثُمَّ رَفَعَ رَأْسَهُ وَكَبُرَ فَرُبَّما سَأَلُوهُ ثُمَّ سَلَّمَ فَيَقُولُ نبعتُ أَنَّ عِمْرَانَ بْنَ حُصَيْنِ قَالَ ثُمَّ سَلَّمَ . 125-....... Bize İbnu Avn, İbn Sîrîn'den haber verdi. Ebû Hureyre (r.a) şöyle demiştir: Rasûlullah ﷺ bize öğlen veyâ ikindi namazlarından birini kıldırdı. İbn Sîrîn: Ebû Hureyre bu namâzın ismini söyledi, fakat ben unuttum, dedi.- Râvî der ki: Rasûlullah ﷺ bize iki rek'at kıldırdıktan sonra selâm verdi. Ondan sonra mescidin içinde yana uzatılmış bir tahta parçasına doğru kalktı ve oraya öfkeli gibi dayandı. Ve sağ elini sol elinin arkası, üstüne koyduktan sonra parmaklarını birbirine geçirdi, sağ yanağını sol elinin ayasına yapıştırdı (ve o vaziyette baka durdu). Acele çıkmak isteyenler mescidin kapılarından çıktılar da (kendi kendilerine): Namaz kısaldı, dediler. Cemâatin içinde Ebü Bekr ve Umer de vardı. Bunlar Peygamber'e birşey söylemekten çekindiler. Yine o cemaatin içinde kolları uzun olduğu için Zu'l-Yedeyn dedikleri bir zât vardı. O zât: Yâ Rasûlallah, unuttun mu? Yoksa namaz mı kısaldı? dedi. Rasûlullah ﷺ: "Unutmadım da, namaz da kısalmadı" buyurduktan sonra: "Zu'l-Yedeyn'in dediği gibi mi?" diye sordu. Sahâbîler: Evet, dediler. Bunun üzerine hemen ileriye varıp namazdan eksik bıraktığını kıldırdı. Sonra selâm verdi. Sonra tekbîr alıp secdeye vardı. (Her vakitki) sucûdu kadar yahud daha uzun müddet secdede kaldı. Sonra başını kaldırıp tekbîr aldı. Sonra tekbîr alıp (yine) secdeye gitti. Sonra (yine) başını kaldırıp tekbir aldı. İbn Sirîn'e: Sonra selâm verdi mi? diye sordular. O da: İmrân ibn Husayn'ın sonra selâm verdi dediği bana haber verildi, diye cevâb verir idi ²¹⁰. Aciklama: 209 - Buhari bunu Edeb'de ve Mezâlim'de de ayrı ayrı yollardan tahric etti. 210 - Buhâri bu hadisi ayrı yoldan Sehv Babı'nda da tahric etmiştir. Bu hadisin bahisleri inşallah Sehv Babı'nda gelecektir. 🔹 el-Câmi'u's-Sahih Tercemesi, Kitabu's-Salat /569 @Leileheillellahh
Show all...