cookie

We use cookies to improve your browsing experience. By clicking «Accept all», you agree to the use of cookies.

Advertising posts
954
Subscribers
-124 hours
+77 days
-530 days

Data loading in progress...

Subscriber growth rate

Data loading in progress...

Bazen ‘tarihi’ denebilecek bazı fırsatlar ayağımıza kadar gelir ve bu fırsatların geliş gidişleri sadece izlemekle yetinilir. Bunun başlıca nedeni ise, bilinçsizlik, gelişmelere karşı ilgisizlik ve bunlardan kaynaklanan fırsatları değerlendirebilmek için gerekli olan hazırlığın olmamasıdır. Ortadoğu İzleri programımızın son bölümüyle ilgili Kuzey Irak konusunu araştırırken ne kadar büyük fırsatlar kaçırıldığını gözlemledim. Hemen yanı başımızda bulunan Kürdistan bölgesi, 90’lı yıllarda zemin ve zaman olarak İslami hareketler için altın fırsatların doğduğu bir yerdir. Bu dönemde Türkiyeli Müslümanlar iç meselelerle meşgul olmaktan buradaki gelişmelere ilgi duyamamışlar ve bu durum son otuz yılda Türkiye’de bulunan İslami hareketlerin karşısına çıkan en önemli fırsatlardan birisini kaçırması ile sonuçlanmıştır. Keza Türkiye devleti de yakın döneme kadar bölgedeki gelişmeleri göz ardı etmesi nedeniyle elinin altında bulunan birçok fırsatı kaçırmıştır. Bölgedeki durumu iyi değerlendiren PKK ise, Süleymaniye ve Kandil’den Suriye sınırında bulunan Şengal’e kadar hem dağlara hem de halkın içine yerleşebildiği kadar yerleşmiş, uzun vadeli hazırlıklar yapmıştır. İran ise, “Haşdi Şabi” milisleri üzerinden Irak’ta elde ettiği hem askeri hem de siyasi nüfuzun yanında KYB ve PKK’nın iplerini büyük oranda eline almayı başarmıştır. 2016 gibi geç bir tarihte bölgeyle ciddi anlamda ilgilenmeye başlayan Türkiye geçen süreçte birçok değerli müttefiki ve fırsatı kaçırmıştır. Şimdi ise bu kaçırdığı fırsatları büyük bedeller ve ödünler vererek telafi etmeye çabalamaktadır. Videoda İslami hareketler açısından bölgenin en önemli ürünü olan “Ensaru’l-İslam” cemaati ve kurulum aşamaları hakkında bilgi edinmek isteyenler için başka yerlerde zor bulunabilecek ve İslami hareketler içerisinde bulunanların faydalanacağı önemli bilgilere yer verilmektedir.
Show all...
Repost from Ortadoğu İzleri
Irak Yakın Tarihi, Bölgedeki İslami Hareketler, İran'ın bölgede nüfuz sağlama projesi | 14. Bölüm Programımızın bu bölümünde, Türkiye’nin de gündeminde olan Irak dosyasını masaya yatırdık. Irak’ın yakın dönem tarihi, Kuzey Irak Kürdistan bölgesinin bağımsızlık girişimleri ve sonuçları, bölgede bulunan İslami hareketlerin oluşumu ve etkisini, İran'a bağlı Şii milislerinin günümüz Irak’ına nüfuz sağlama projeleri ve Türkiye'nin bölgedeki adımlarını Muhammed Ata Hoca ile analiz ettik. #Irak #ABD #şii https://youtu.be/PyqHJQapKB4
Show all...
Irak Yakın Tarihi, Bölgedeki İslami Hareketler, İran'ın bölgede nüfuz sağlama projesi | 14. Bölüm

Programımızın bu bölümünde, Türkiye’nin de gündeminde olan Irak dosyasını masaya yatırdık. Irak’ın yakın dönem tarihi, Kuzey Irak Kürdistan bölgesinin bağıms...

Vicdan Terazisi Türkiye’de Filistin meselesi, adalet ve vicdan sermayemizin tartıldığı hassas bir kuyumcu terazisine dönüştü. Konuşanların üslubuna ve yaklaşımına dikkatle bakıldığında, kim gerçekten Gazze’deki mazlumların derdine düşmüş, kim meseleyi kendi siyasî duruşu için istismar ediyor, kim masumların acısına gözyaşı döküyor, kim sadece kendi öfkesini ve kinini tatmin derdinde, çok net biçimde anlaşılıyor. Sözde zalimi kınayıp mazlumu kollar gibi göründüğü halde, sadece kendi şöhretini ve tuttuğu tarafın kalabalığını artırma derdine düşen veya ideolojik saplantılarını tatmin peşinde koşan pek çok kişi var. Gazze, Filistin, Kudüs, Mescid-i Aksâ, sadece kullanışlı ve bol kâr getiren birer malzeme onlar için. Sadece o kadar. Bu bir kalp okuma veya suizan değil. Doğrudan doğruya, kullanmayı seçtikleri üslup niyetlerini apaçık ele veriyor. Sizi bilmem, ama ben bir samimiyet ölçüsü olarak, Gazze ve Filistin için sesini yükselten birinin Suriye’de 2011’den bu yana can veren 500 binden fazla Müslüman hakkında ne yorum yaptığına bakıyorum. Yanlış anlaşılmasın: “Acı yarıştırmak” derdinde değilim. Yalnızca ahlâkî bir tutarlılık, erdemli bir çizgi ve kalplerde bir samimiyet arıyorum. Bir coğrafyada katledilen Müslümanlara ağıt yakarken, onun hemen yanı başında katledilen başka Müslümanlara gözlerinizi ve kulaklarınızı tamamen kapatıyorsanız… Bir coğrafyadaki Müslüman katillerini lanetlerken, onun hemen yanı başındaki başka Müslüman katillerini coşkulu bir şekilde destekliyorsanız… Bir bölgedeki Müslüman mazlumları sosyal medyada sürekli paylaşırken, hemen yan bölgedeki başka Müslümanları “emperyalistlerin kuklaları” olarak zemmedip yerin dibine batırıyorsanız… Kusura bakmayınız, derdinizin Filistin, Gazze ve Kudüs olduğuna kimseyi inandıramazsınız. Suriye dosyası, her açıdan tartışılabilir. Baas rejimiyle mücadelenin yöntemleri, zamanlaması, insanların yaşadıkları acılara gösterdikleri reaksiyonun boyutu tamamen tartışmaya ve eleştiriye açıktır. Türkiye ve diğer bölge ülkelerinin gidişata müdahil olma biçimine dair de şerhleriniz olabilir. Tüm bunların hepsi anlaşılır. Zaten tarih de bu konularda epey sözler söyleyecektir; hatta şimdiden söylemeye başladı bile. Ama bütün bu analizler, Suriye topraklarında dünyanın gözleri önünde yaşanan mezalimi, insan hakkı ihlallerini, tecavüzleri, katliamları ve soykırım boyutuna varan kıyımı görmezden gelmeyi meşru kılmaz. Aynı anda hem İsrail’e sövüp hem Beşşar Esed’i övemezsiniz. Aynı anda hem Gazzelilere üzülüp hem Suriyeli garibanların başına gelenleri alkışlayamazsınız. İsrail’i “emperyalizm” parantezine alırken, Suriye’yi “emperyalizme karşı mücadele” eksenine yerleştiremezsiniz. Emperyalizm derken sadece ABD ve müttefiklerini kastedip, Suriye’yi kendi bölgesel emelleri için talan eden başka emperyalist odakları gözden kaçıramazsınız. Sıklıkla çok çeşitli örneklerine şahit olduğumuz bu ikiyüzlülüğün en yeni versiyonu, Türkiye’den Suriye’ye giden bir müzik grubunun Halep, Lazkiye ve Şam’da verdiği konserler sırasında sergilendi. “Kahrolsun ABD emperyalizmi ve Siyonist İsrail! Yaşasın Filistin Halkının Mücadelesi!” sloganıyla, Suriye rejiminin himayesinde sahneye çıkan grup, yukarıda bahsettiğim tutumun en canlı misaliydi. İronik ve trajik biçimde, konserler, 2 Mayıs 2013 günü Lazkiye yakınlarındaki Baniyas şehrinde Suriye rejim güçleri ve İran destekli Şiî milislerin Sünnî halka karşı gerçekleştirdiği ve en az 300 sivilin feci biçimde öldürüldüğü katliamın yıldönümüne denk düştü. Fotoğraflarla, videolarla ve şahitliklerle kesin biçimde kayıt altına alınan Baniyas katliamı, Suriye’de işlenen nice benzeri gibi, tamamen unutulmaya terk edildi ve hafızalardan silindi. Üstelik hatırlatmaya çalışanlara bugün “NATO’cu” bile deniyor.
Show all...
Coğrafyamızda -hangi çizgiden olursa olsun- emperyalist güçlerin böylesine rahat at koşturabilmesinin en büyük sebeplerinden biri, “zalim” ve “mazlum” tanımlarındaki değişkenlik ve tutarsızlık. Kim olursa olsun zalime karşı, hangi kimlikten olursa olsun mazlumdan yana bir tavır geliştirmek zorundayız. Vicdan terazilerimizin bozulan ayarlarını tamir ve tashih etmek şart. Bunları yapmadıkça, kolayca yutulan birer lokma olmaktan kurtulamayacağız. (Taha Kılınç)
Show all...
Show all...
Yahudi Tarihi 3. Bölüm - Muhammed Ata

Ana hatlarıyla ele aldığımız Yahudi tarihinin üçüncü bölümünde Musa (a.s.) sonrası gelişmeler, Davud ve Süleyman (a.s.) dönemlerinde İsrail oğullarının yükselişe geçişi, sonrasında ihtilaflar ve işlenen günahlar nedeniyle Yunanlılar karşısında mağlup oluşlarını, Babil sürgünü ve İsa (a.s.)'a karşı takındıkları tavırlarını ele almaya çalıştık. #Kuranda_Yahudi_Şahsiyeti #Muhammed_Ata #Kuran_Kıssaları

01:30
Video unavailableShow in Telegram
Ebu Abdullah Ağa'nın şehadetinden önceki bir konuşması ve cenazesi namazı..
Show all...
Photo unavailableShow in Telegram
Ebu Abdullah Ağa (Allah şehadetini kabul etsin).
Show all...
Ebu Abdullah Ağa. Şam sahası onu güzel ahlakı, tevazuu, sabrı ve zorluklara tahammülü yanında cevvalliği ile de tanıdı. Yakınları ve arkadaşları onu Doğu Ğuta’da 5 yıldan fazla süren muhasara döneminde cihad uğrunda gösterdiği çabaları, en tehlikeli dönemlerde ribat yerlerinde gösterdiği sebatı ve gözünü karartarak şehadet arzusu ile girdiği operasyonlarla bildi. İdlib bölgesinde tehcirden sonra bu yolunu hiç terk etmedi. Halep savaşlarının en şiddetli geçtiği dönemlerde birliğiyle birlikte gece gündüz demeden çatışma hatlarında cengaverce yürüttüğü savunma savaşları, Esed ve İran milislerinin ilerleme girişimlerinde sebatları sebebiyle bazen düşman arkasında kalmaları ve sabahlara kadar süren çatışmalar sonucunda kendilerinden sayı ve teçhizat bakımından kat be kat üstün olan düşmanı geri çekilmek zorunda bırakmaları, Allah’ın yardımına mazhar olunmanın dışında bir şeyle açıklanamaz. Cihad yolunun zor ve uzun olduğunu, sabır ve sebat gerektirdiğini nasihat ederdi. Yaşamını ve tüm zamanını cihada adayan bu yiğide son olarak verilen görev “Özel Birlikler” komutanlığı idi. Bu ağır sorumluluğun hakkını yerine getirmek için zamanının çoğunu hatlarda düşman hareketlerini gözlemleyerek geçiriyor, diğer yandan kardeşlerin hazırlıklarını birebir yakıdan takip ediyordu. Ebu Abdullah Ağa, Ramazan ayını geri hizmette ya da itikaf gibi ibadetlerde değil cihad ve ribat hatlarında geçirmeyi yeğledi. Kim bilir, belki de şehadetin böyle bir zamanda gelmesini arzuluyordu. Ramazan ayının son günlerinde, gene sıcak çatışma hatlarında Allah düşmanlarının hareketlerini tarassut ettiği bir sırada, Allah düşmanları tarafından fark edilmesiyle, açılan ateş sonucu vücuduna isabet eden 6 mermiyle ağır yaralanıp hastaneye kaldırıldıktan bir süre sonra şehid düştü! İşte, şehadet, Allah tarafından böylesi kahramanlara bahşedilen bir ödüldür. Cihad yolunu sözleri ve yaşantısıyla özetleyen ve -yepyeni ve ebedi olan bir başlangıç için- sonu büyük ödül olan şehadetle biten bir örnek hayat… Allahu Teala seni Firdevs-i Âla cennetleri ile mükâfatlandırsın ey Ebu Abdullah Ağa. Bizleri de yolundan ayırmadan, geri çekilirken değil düşman üzerine atılırken katına şehidler olarak alsın.
Show all...
"Yalnız kurt ölür ama sürü yaşamaya devam eder."
Show all...
Repost from Ortadoğu İzleri
İran ve İsrail Arasındaki Çatışma ve Bölgedeki Artan Gerilim | 13. Bölüm Ramazan arasından sonra programımızın yeni bir bölümüyle tekrar karşınızdayız. Bu bölümde, son zamanlarda Ortadoğu'da artan gerilimi, özellikle de İran ve İsrail arasındaki danışıklı dövüşü, Türkiye'deki yerel seçimlerin sonuçlarını ve nedenlerini Muhammed Ata hoca ile analiz ettik. #iran #israil #ortadoğu https://youtu.be/Vjo7bzjc-KU
Show all...
İran ve İsrail Arasındaki Çatışma ve Bölgedeki Artan Gerilim | 13. Bölüm

Ramazan arasından sonra programımızın yeni bir bölümüyle tekrar karşınızdayız. Bu bölümde, son zamanlarda Ortadoğu'da artan gerilimi, özellikle de İran ve İsrail arasındaki danışıklı dövüşü, Türkiye'deki yerel seçimlerin sonuçlarını ve nedenlerini Muhammed Ata hoca ile analiz ettik. #iran #israil #ortadoğu