cookie

ما از کوکی‌ها برای بهبود تجربه مرور شما استفاده می‌کنیم. با کلیک کردن بر روی «پذیرش همه»، شما با استفاده از کوکی‌ها موافقت می‌کنید.

avatar

اهل الحديث

نمایش بیشتر
تركيا10 493زبان مشخص نشده استدین و مذهبی91 897
پست‌های تبلیغاتی
269
مشترکین
اطلاعاتی وجود ندارد24 ساعت
اطلاعاتی وجود ندارد7 روز
اطلاعاتی وجود ندارد30 روز

در حال بارگیری داده...

معدل نمو المشتركين

در حال بارگیری داده...

قَالَ أَبُو قُلَابَةَ: إِذَا بَلَغَكَ مِنْ أَخِيكَ شَيْئًا تَكْرَهُهُ فَالْتَمِسْ لَهُ الْعُذْرَ جَهْدَكَ، فَإِنْ لَمْ تَجِدْ لَهُ عُذْرًا فَقُلْ فِي نَفْسِكَ: لَعَلَّ لِأَخِي عُذْرًا لَا أَعْلَمُهُ. Ebû Kılâbe dedi ki; "Kardeşinden sana hoşlanmadığın bir şey olursa ona mazeret bulmaya çalış. Bir özür bulamasan da kendi içinden şöyle de; 'Belki kardeşimin bilmediğim bir mazereti vardır. سير السلف الصالحين /١٦٠٤ Siyerû Selefî's Salîh no 1604
نمایش همه...
وَقَالَ بَكَّارُ بْنُ مُحَمَّدٍ: كَانَ ابْنُ عَوْنٍ لَا يَغْضَبُ، فَإِذَا أَغْضَبَهُ الرَّجُلُ قَالَ: بَارَكَ اللَّهُ فِيكَ، Bekkâr b. Muhammed dedi ki; İbn Avn hiç öfkelenmezdi. Biri onu kızdırdığında şöyle der idi; "ALLAH selametini versin سير السلف الصالحين / ١٦٠٢ Siyerû Selefi's Salihin no 1602
نمایش همه...
وَقَالَ مَيْمُونُ بْنُ مَهْرَانَ: وَلَّانِي عُمَرُ بْنُ عَبْدِ الْعَزِيزِ , وَقَالَ لِي: إِنْ جَاءَكَ كِتَابِي بِغَيْرِ الْحَقِّ فَاضْرِبْ بِهِ الْحَائِطَ. Ve Meymun b. Mihrân dedi ki; Ömer b. Abdul'Aziz beni valî tayin etti ve bana dedi ki; "Eğer sana mektubum gelir de hakka muhalif bir şey görürsen o mektubu duvara vur." سير السلف الصالحين /١٥٦٤ Siyerû Selefi's Salîh no 1564
نمایش همه...
Selamün aleyküm, paylaşımlardan dolayı kanalı terk edenler kanala birdaha katılmasın in şa Allah insanları razı etmek için Rahman'ın rızasını kazanmayı terk etmeyeceğiz şan ve şöhret peşinde olan hocalarınız gibi sözleri süslü püslü yapıp hakkı batıla karıştırmayacagız.
نمایش همه...
Selamün aleyküm, paylaşımlardan dolayı kanalı terk edenler kanala birdaha katılmasın in şa Allah insanları razı etmek için Rahman'ın rızasını kazanmayı terk etmeyeceğiz şan ve şöhret peşinde olan hocalarınız gibi sözleri süslü püslü yapıp hakkı batıla karıştırmayacagız.
نمایش همه...
00:25
Video unavailableShow in Telegram
عُمَرَ بْنَ الْخَطَّابِ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُ، قَالَ الْعُزْلَةُ رَاحَةٌ مِنْ أَخْلاطِ السُّوءِ ابن أبي الدنيا العزلة والانفراد ١٩ Umar Bin el Hattâb RadiyAllahu Anh dedi ki; "Uzlet kötülerle birlikte olmaktan bir nevi kurtuluştur." İbn Ebî'd Dünyâ el Bağdâdî Kitâbu'l Uzle no 19
نمایش همه...
8.14 MB
الْحَجَّاجِ بْنِ مُحَمَّدٍ، قَالَ كَتَبَ إِلَيَّ أَبُو خَالِدٍ الْأَحْمَرُ، فَكَانَ فِي كِتَابِهِ إِنَّ الصِّدِّيقِينَ كَانُوا يَسْتَحْيُونَ مِنَ اللَّهِ عَزَّ وَجَلَّ أَنْ يَكُونُوا الْيَوْمَ عَلَى مَنْزِلَةِ أَمْسِ ابن أبي الدنيا قصر الأمل ١٨٣ Hâccac Bin Muhammed der ki Ebû Hâlid el Ahmer bana yazdığı mektubunda şöyle diyordu; "Kuşkusuz Sıddıklar yüce ALLAH'a karşı bugünlerinin Dünleri ile aynı durumda olmasından utanıyorlardı." İbn Ebî'd Dünyâ el Bağdâdî Kısâru'l Emel no 183
نمایش همه...
عَبْدِ الْعَزِيزِ بْنِ أَبِي رَوَّادٍ، قَالَ عَنْ نَافِعٍ، كَانُوا فِي الْمَدِينَةِ هُوَ وَأَصْحَابٌ لَهُ، فَوَضَعُوا سُفْرَةً، فَمَرَّ الرَّاعِي، فَقَالَ مِنْ هَذِهِ السُّفْرَةِ، قَالَ إِنِّي صَائِمٌ، قَالَ فَتَعَجَّبَ ابْنُ عُمَرَ لِصِيَامِهِ، فَقَالَ لَهُ أَفِي مِثْلِ هَذَا الْيَوْمِ الصَّائِفِ الْحَارِّ؟ أَتَصُومُ وَأَنْتَ فِي هَذِهِ الشِّعَابِ؟ فَقَالَ إِنِّي وَاللَّهِ أُبَادِرُ أَيَّامِي هَذِهِ الْخَالِيَةَ، فَتَعَجَّبَ ابْنُ عُمَرَ وَقَالَ لَهُ هَلْ لَكَ أَنْ تَبِيعَنَا شَاةً مِنْ غَنَمِكَ هَذِهِ فَنَعْطِيَكَ ثَمَنَهَا، وَنَذْبَحَهَا فَنَعْطِيَكَ مِنْ لَحْمِهَا مَا تُفْطِرُ عَلَيْهِ؟ قَالَ الرَّاعِي إِنَّهَا لَيْسَتْ لِي، إِنَّمَا هِيَ لِمَوْلَاي، قَالَ ابْنُ عُمَرَ فَمَا عَسَيْتَ مَوْلَاكَ قَائِلًا إِذَا سَأَلَكَ عَنْهَا، فَقُلْتَ أكَلَهَا الذِّئْبُ؟ قَالَ فَتَوَلَّى الرَّاعِي وَهُوَ رَافِعٌ أَصْبِعَتَهُ إِلَى السَّمَاءِ وَهُوَ يَقُولُ فَأَيْنَ اللَّهُ عَزَّ وَجَلَّ؟ قَالَ فَجَعَلَ ابْنُ عُمَرَ يُرَدِّدُ قَوْلَ الرَّاعِي وَيَقُولُ: قَالَ الرَّاعِي فَأَيْنَ اللَّهُ؟ قَالَ فَبَعْدَ أَنْ قَدِمَ الْمَدِينَةَ بَعَثَ إِلَى سَيِّدِهِ، فَاشْتَرَى مِنْهُ الْغَنَمَ وَالرَّاعِيَ، فَأَعْتَقَ الرَّاعِيَ، وَوَهَبَ لَهُ الْغَنَمَ ابن أبي الدنيا قصر الأمل ١٨٥ Abdul'Azîz Bin Ebî Râvvad der ki Nafi (el Medinî)'den şöyle rivayet edilmiştir Abdullah İbn Ömer ve arkadaşları Medine'nin kenar beldelerine çıktılar bir beldeye vardıklarında onlara bir sofra hazırlandı derken onların yanına bir çoban uğradı çoban ben orucum dedi İbn Ömer bu sıcak günde bu vadide mi oruç tutuyorsun dedi çoban Vallahi ben geçmiş günlerde yapmadığımı telafî etmek istiyorum dedi bu söz İbn Ömer'in çok hoşuna gitti ve ona bu koyunlardan birini bize satarmısın dedi parasını verelim onu keseceğiz sana da iftarını bizimle açacak etten veririz dedi çoban onlar benim değildir efendimindir deyince İbn Ömer sana sorduğunda kurt yedi desen efendine isyan etmiş olmazsın dedi bunun üzerine çoban parmağıyla göğü işaret ederek öyleyse yüce ALLAH nerede diyerek söylene söylene arkasını dönüp gitti daha sonra İbn Ömer çobanın sözlerini hep tekrarlayarak çoban ALLAH nerede dedi diyordu İbn Ömer Medine'ye döndükten sonra çobanın efendisine haber gönderdi çobanı ve sürüyü ondan satın aldı köle olan çobanı azad etti Sürüyü de (çobana) ona hibe etti İbn Ebî'd Dünyâ el Bağdâdî Kısâru'l Emel 185
نمایش همه...
eğildir, çünkü elimizde ki Kur’an harf ve seslerden oluşmuştur. Onlara göre Allah harf ve seslerle konuşmadığı için, bu meselede yeni bir mezhep uydurdular ve dediler ki : “Allah’ın nefsi olan kelamı (kelam-ı nefsi) mahluk değildir, ancak elimizde ki Kur’an mahluktur. Çünkü elimizde bulunan Kur’an harflerden oluşmuştur. Elimizde ki Kur’an’ın manası Allah’ın kelamıdır, ancak okunuşu ve harfleri Cebrail’in ya da Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’in kelamıdır.” Beyhaki ve ashabının inandıkları iğrenç itikad budur. Onlar, Allah’ın kelamı mahluktur diyen Cehmiyye ile Allah’ın kelamı mahluk değildir diyen ehli hadisin ortasında bir yol izlemişlerdir. Bu itikadlarının ise bir Yahudinin veyahut bir Hristiyanın itikadından farkı yoktur. Ashab’ul hadise göre ise, Allah harfler ve sesler ile konuşmuştur. Onun konuşması yarattıklarının konuşmasına benzemez. Yine Beyhaki ve ashabına göre, Tevrat’ın ibranice, İncil’in süryanice, Kur’an ise arapça indirilmesi ve Kur’anın yedi kıraat üzere okunması şuna delalet etmektedir : “Kur’an, Tevrat ve İncil, Allah’ın gerçek manada kelamı değildir. Çünkü Allah’ın kelamı tektir, ancak bu kitaplar farklı dillerde indirilmiştir. Tevrat, İncil ve Kur’an’ın sadece manası Allah’ın kelamıdır ve Allah’ın kelamının ibareleridir.” El-Esma ve’s-Sıfat li’l Beyhaki, 2/ 25, 26. Derim ki: Ashab’ul hadise göre Tevrat, İncil ve Kur’an, hem manaen hemde kelamen Allah’ın hakiki kelamıdır. Allah, dilediği dilde hitap etmeye kadirdir. Hülasa, zikrettiğim ve konuyu uzatmamak adına zikretmediğim bir çok sebepten, ötürü Beyhaki ve ashabı olan Eşariler, asla ashab’ul hadisten ve islam ehlinden değildir. Allah’ın laneti Beyhaki ve hocası İbn Furek gibi her Eşari’nin üzerine olsun.
نمایش همه...
Soru : Beyhaki ehli hadisten midir? Cevap : Beyhaki, İslam yolunu terketmiş, mütekaddim Eşarilerin yolunu tutmuş, kelam ehliyle haşır neşir olmuş ve kelamı kendine din edinmiş kimselerdendir. Onun hadis rivayetiyle uğraşmış olması onun ashab’ul hadisten olduğunu göstermez. Çünkü ashab’ul hadis, Nebimiz Mustafa sallallahu aleyhi ve sellem’in menheci üzerinde olan ve kıyamete kadar bakî kalacak taifedir. Bir kişi için “O ashab’ul hadistendir.” denilebilmesi için, onun Nebimizin menheci üzere olması gerekmektedir. Beyhaki’nin itikadına gelince, onun Allah’ın sıfatları hakkında öyle iğrenç sözleri vardır ki, hiçbir paklayıcı onun kirini paklayamaz. وَهَذَا حَدِيثٌ صَحِيحٌ رَوَاهُ جَمَاعَةٌ مِنَ الصَّحَابَةِ عَنِ النَّبِيِّ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ، وَأَصْحَابُ الْحَدِيثِ فِيمَا وَرَدَ بِهِ الْكِتَابُ وَالسُّنَّةُ مِنْ أَمْثَالِ هَذَا، وَلَمْ يَتَكَلَّمْ أَحَدٌ مِنَ الصَّحَابَةِ وَالتَّابِعِينَ فِي تَأْوِيلِهِ، ثُمَّ إِنَّهُمْ عَلَى قِسْمَيْنِ: مِنْهُمْ مَنْ قَبِلَهُ وَآمَنَ بِهِ وَلَمْ يُؤَوِّلْهُ وَوَكَلَ عِلْمَهُ إِلَى اللَّهِ وَنَفَى الْكَيْفِيَّةَ وَالتَّشْبِيهَ عَنْهُ. وَمِنْهُمْ مَنْ قَبِلَهُ وَآمَنَ بِهِ وَحَمَلَهُ عَلَى وَجْهٍ يَصِحُّ اسْتِعْمَالُهُ فِي اللُّغَةِ وَلَا يُنَاقِضُ التَّوْحِيدَ. وَقَدْ ذَكَرْنَا هَاتَيْنِ الطَّرِيقَتَيْنِ فِي كِتَابِ الْأَسْمَاءِ وَالصِّفَاتِ فِي الْمَسَائِلِ الَّتِي تَكَلَّمُوا فِيهَا مِنْ هَذَا الْبَابِ، وَفِي الْجُمْلَةِ يَجِبُ أَنْ يُعْلَمَ أَنَّ اسْتِوَاءَ اللَّهِ سُبْحَانَهُ وَتَعَالَى لَيْسَ بِاسْتِوَاءِ اعْتِدَالٍ عَنِ اعْوِجَاجٍ وَلَا اسْتِقْرَارٍ فِي مَكَانٍ، وَلَا مُمَّاسَّةٍ لِشَيْءٍ مِنْ خَلْقِهِ، لَكِنَّهُ مُسْتَوٍ عَلَى عَرْشِهِ كَمَا أَخْبَرَ بِلَا كَيْفٍ بِلَا أَيْنَ، بَائِنٌ مِنْ جَمِيعِ خَلْقِهِ، وَأَنَّ إِتْيَانَهُ لَيْسَ بِإِتْيَانٍ مِنْ مَكَانٍ إِلَى مَكَانٍ، وَأَنَّ مَجِيئَهُ لَيْسَ بِحَرَكَةٍ، وَأَنَّ نُزُولَهُ لَيْسَ بِنَقْلَةٍ، وَأَنَّ نَفْسَهُ لَيْسَ بِجِسْمٍ Beyhaki, Allah’ın semaya nüzul etmesi hakkında bir hadisi naklettikten sonra şöyle demiştir : “Bu hadis sahihtir. Sahabeden bir cemaat bunu Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’den rivayet etmiştir. Ve ashab’ul hadiste kitap ve sünnet ile varid olan bunun (nüzul sıfatı) benzeri şeyleri rivayet etmiştir. Sahabeden ve tabiinden kimse bunların tevili hakkında konuşmamıştır. (Sahabenin) Ardından gelenler ise iki kısımdır: Onlardan bir kısmı bunları kabul edip iman etmiş, tevil etmemiş, bunun ilmini Allah’a havale etmiş, ve ondan keyfiyyeti ve teşbihi nefyetmişlerdir. Diğer kısım ise, bunları kabul edip iman etmiş, ve (sıfatın manasını) tevhide zıt olmamak üzere, lügatta kullanımı uygun bir manaya hamletmişlerdir. Ve biz bu iki tariki (iki görüşü) el-Esma ve’s-Sıfat kitabında, bu babta konuştukları meselelerin içinde zikrettik. Bu hususta şunun bilinmesi gerekir ki, Allah subhanehu ve teala’nın istiva etmesi, eğrilikten doğrulma (manasında) değildir. Ve bir mekana istikrar etmesi veya yarattıklarından birşeye değmesi değildir. Ancak o haber verdiği üzere, keyfiyetsiz ve neredesiz ( yani nerede denilmeksizin) yarattıklarından ayrı bir şekilde arşa istiva etmiştir. Onun (Allah’ın) ityanı, bir mekandan bir mekana gelmek değildir. Onun gelmesi hareket değildir, nüzul etmesi (bir yerden bir yere) ulaşmak değildir. Ve onun kendisi de cisim değildir.” El-İtikad ve’l-Hidaye fi Sebilu’r-Reşad li’l- Beyhaki, 116 Derim ki: Beyhaki ve onun gibi mütekaddim Eşariler gerçekten de Mutezile’den daha habis bir itikada sahiptir. Çünkü onlar arşa istiva ve benzeri şeyleri kabul ediyormuş gibi gözükselerde, sinsice cehmiyye ve ehli hadis arası bir itikad icad etmişlerdir. Ehli hadis ise, ayetlere ve hadislere olduğu gibi iman edip Allah’a cihet bildirmiş ve O’nun yukarıda, mahlukatından ayrı olduğuna iman etmiştir. Beyhaki ve diğerleri ise, Allah hakkında “Nerede?” sorusunu caiz görmemekteydiler. Çünkü Eşari kelamcılarına göre mekan, sadece hacmi olan (yani cisim olan) şeyler için kullanılır. Ve yine onlara göre “Nerede?” sorusu ise ancak mekan için caizdir. Onlara göre Allah için “Nerede?” denilirse, bu onun mahluk olan bir mekanda olmasını gerektirir. Beyhaki’nin bu sözüde Nebimiz Muhammed Mustafa sallallahu aleyhi
نمایش همه...
یک طرح متفاوت انتخاب کنید

طرح فعلی شما تنها برای 5 کانال تجزیه و تحلیل را مجاز می کند. برای بیشتر، لطفا یک طرح دیگر انتخاب کنید.