cookie

Utilizamos cookies para mejorar tu experiencia de navegación. Al hacer clic en "Aceptar todo", aceptas el uso de cookies.

avatar

Ensârullâh

“Bu kanal kalemini Allâh Teâlâ’nın dinine yardım etmek, O’nun şeriatını yüceltmek maksadıyla kınından sıyırmıştır.” ⚔️

Mostrar más
Publicaciones publicitarias
290
Suscriptores
Sin datos24 horas
-17 días
+730 días

Carga de datos en curso...

Tasa de crecimiento de suscriptores

Carga de datos en curso...

Bismillah. Malum olduğu üzere son günlerde birileri düğmeye bastı ve Kayseri’den başlayarak Türkiye’nin çeşitli vilayetlerinde Suriyeliler başta olmak üzere mültecilere yönelik saldırılar başladı. Hadiseler Suriyeli birisinin bir Türk kıza tecavüz ettiği yönünde haberler çıktıktan sonra patlak verdi ancak mağdure çocuğun da Suriyeli olduğu sonradan ortaya çıktı. Yukarda bu saldırıları düzenleyen kişilerin “kişiliklerini” (!) yansıtan istatistikleri görüyorsunuz. Ben şahsen bu organize saldırıları yukarıdaki profile sahip serseri güruhların tek başına düzenleyebileceğini düşünmüyorum. Gördüğüm kadarıyla şu an tarih tekerrür ediyor ve derin yapılar yine düğmeye basmış gözüküyor. Zira derin devlet ne zaman Türkiye’deki nüfus yapısı veya siyasi, sosyal yapıyla oynamak istese bir anda bu tür kitlesel hareketler meydana gelir ve ne hikmetse – istenen hedefe ulaşılana kadar- devlet bir müddet ortalarda gözükmez! Bunun en yakın tarihli misali 6-8 Ekim 2014 tarihleri arasında PKK-HDP çevrelerinin Kobani olayları bahanesiyle İslamcı/selefi Kürt çevrelerine yönelik düzenlediği katliam girişimiydi. Devlet olan biteni günlerce sessizce seyretmekle yetindi, zira Kürtler arasında muharref de olsa İslami motiflere sahip olan grupların gelişmesi belli çevrelerce istenmiyordu. Şu anki olup bitene en çok benzeyen olay ise 6-7 Eylül 1955 tarihlerinde gayrı müslim azınlıklara yönelik gerçekleştirilen organize saldırılardır. Günümüzde bu olayların derin devlet/kontrgerilla tezgahıyla gerçekleşmiş olduğu artık kabul gören bir hakikattir. Sözkonusu 6-7 Eylül olayları da Atatürk’ün Selanik’teki evine bomba atıldığı haberi üzerine başlamış ve haberin uydurma olduğu “atı alan Üsküdarı geçtikten sonra” anlaşılmıştı. Neticede Rumlar başta olmak üzere azınlıklara ait evler, dükkanlar tahrip edilmiş, insanlara saldırılmış ve zaten Cumhuriyetle beraber sayısı iyice azalan gayrı müslim unsurların geri kalan kısmı da bu olaylar akabinde ülkeyi terketmiştir. Böylece Kemalizm’in çok uluslu Osmanlı imparatorluğunun mirasını tek bir ulustan oluşan bir Türk ulus devletine dönüştürme projesi tamamlanmıştır. Şu anda da Suriyeliler Türkiye’nin nüfus yapısını Türkler aleyhine bozabilecek bir unsur olarak algılanmakta ve uzun süredir Türk kamuoyunda yapılan bu yöndeki propagandalar artık netice vermektedir. Reisi cumhur’un geçtiğimiz günlerde Esad’la görüşerek Suriyelileri ülkelerine geri döndürebilecekleri yönünde verdiği mesajlardan sonra birileri süreci hızlandırmak ve gerek iktidarı gerekse de bizzat mültecileri bu işe daha çabuk ikna edebilmek için düğmeye basmış gözükmektedir. Suriye tarafında da gerilimi tırmandıracak çeşitli provakasyonlar yapılmaktadır. Vandal güruh tarafından yapılan saldırılarda vahşetin dozu her geçen gün artırılmakta ve kadın-çocuk-yaşlı-ev-araba farkı gözetilmeksizin saldırılar düzenlenerek göçmenlere “artık bu ülkede hiçbir şekilde rahat edemezsiniz” mesajı verilmektedir. Sosyal medyaya yansıyan bazı görüntülerde Kuran Kursu gibi bazı mekanların da zarar gördüğü görülmektedir. Elbette ki bu karışıklıktan istifade ile yeni bir 6-8 Ekim süreci meydana getirmek ve Araplara saldırma bahanesiyle İslami görünümlü kişi ve kuruluşlara saldırmak isteyenler de çıkabilir. O yüzden bu açıdan da dikkatli olunması gerekmektedir. Rabbim zalimlere fırsat vermesin, onların planlarını başlarına geçirsin, bütün mustazaf mazlumları da muhafaza buyursun amin.
Mostrar todo...
Bismillah; Geldikleri ‘Şamanizm’ dininden bir türlü kurtulmayan bu türkçü faşistler diyorlar ki: “Taş kırılır, tunç erir ama türklük ebedidir.” Yüce Allâh ise ayetinde buyuruyor ki: “Yer yüzündeki her şey yok olacak Celâl ve ikrâm sahibi rabbinin yüzü bâkî kalacaktır!” (Rahmân 55/26-27) Bu hakikatten ötesi var mı ⁉️ Türk olmanın veya beri tarafta kürt olmanın üstünlük olduğunu, ebedi kalacağını sananlar, kul olmayı unutanlardır. Bunlar “biz Allâh'ın oğulları ve sevgilileriyiz” deyip kendilerini ‘üstün ırk’ sanarak kulluktan yüz çeviren yahudilerin zihniyet ikizidirler.❗️ Rasûlullâh (sallallâhu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: ❗️“Ey insanlar! Arap olmayanın aceme (arap olmayana), acemin araba, kızıl olanın karaya, kara olanın kızıla takvâ dışında bir üstünlüğü yoktur.” (Ahmed, el-Mûsned, no: 23489). Vallâhu Musteân.
Mostrar todo...
Bismillah; Kayseri’de 474 kişi daha gözaltına alındı. Gözaltına alınan 285 kişinin; Göçmen kaçakçılığı yaralama uyuşturucu yağma hırsızlık mala zarar verme cinsel taciz dolandırıcılık parada sahtecilik kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma ❗️suçlarından adli kayıtları olduğu açıklandı.
Mostrar todo...
Bismillah; Kayseri’de Suriyelilere yönelik saldırılar nedeniyle gözaltına alınan 73 kişiden 40’ının ❗️Uyuşturu, yağma, yaralama ve taciz suçlarından sabıkalı oldukları ortaya çıktı.
Mostrar todo...
Bismillah; Allâhu Teâlâ şöyle buyurmuştur: {وَلا تَحْسَبَنَّ اللَّهَ غافِلاً عَمَّا يَعْمَلُ الظَّالِمُونَ} [إبراهيم: ٤٢] “Sakın Allâh’ı, zalimlerin yaptıklarından gafil olduğunu sanma!” (İbrâhîm 14/42) Meymûn bin Mihrân (rahimehullâh) dedi ki: هذا وعيد للظالم، وتعزية للمظلوم. ❗️“Bu ayet mazluma taziye, zalime ise tehdittir.” 📖 (el-Kurtubî, el-Câmiu li Ahkâmi’l Kur’ân, 9/376).
Mostrar todo...
Bismillah; 📝Zamanımızdaki Gariplerin En Garipleri! Şeyh Süleymân bin Sehmân 📖 “Ğurbetu’l İslâm”da (1/125) şunları söylemiştir:❗️“Gariplere gelince onlar Ehli Sünnet ve’l Cemaat’tir. Onlar Tâife-i Mansûra’dır. Hepsi İslâm’a intisab eden yetmiş üç fırka arasından kurtuluşa erecek tek fırkadır. Bunlardan geriye kalanlar İslâm’la bir alâkaları olmadığı hâlde kendilerini İslâm’a nispet edenler ve müslüman olduklarını söyleyenlerdir. Bunlardan bazı topluluklar müşriklere katılmıştır. Bazıları topluluklar putlara ibadet etmektedir. Bazıları Dehriyye’den ve doğa tapıcılarındandır. Bazıları Muattıla’dan ve Cehmiyye’dendir. Bazıları karmatîlerin, bâtınîlerin, hulülcülerin ve ittihadcıların yavrularıdır. Bazıları sûfî, bazıları râfızîdir. İşte bunlar müslüman olduklarını iddia edenlerdir. Onların sayısı ne kadar da fazladır. Allâh sayılarını çoğaltmasın! Kendilerini İslâm’a nispet edenlerin tamamı arasında (kurtuluşa erecek fırka olan) Fırka-yı Nâciye ise siyah derideki beyaz bir kıl gibidir. Onlar, diğer ümmetlerden olan İslâm düşmanları şöyle dursun kendilerini İslâm’a nispet edenlerin arasında bile gariplerdir. Onlar gariplikleri yönünden farklı derecelerde bulunmaktadırlar. Müslümanlar insanlar arasında gariptir. Müminler müslümanlar arasında gariptir. Kitab’ı ve Sünnet’i bilenler müminler arasında gariptir. Onlardan hayra davet edenler, marufu emredip münkerden sakındıranlar ve kendilerine muhâlefet edenlerin eziyetlerine sabır gösterenler ise en garip olanlardır. Onların sayısı ne kadar da azdır! Alî (radiyallâhu anh) onlar hakkında ‘Onlar sayıca en az fakat Allâh katında değerleri en yüksek kimselerdir’ demiştir.” İbn’ul Kayyim da şunları söylemiştir:❗️“Aman, câhillerin aldandığı şeye aldanma! Çünkü onlar ‘Eğer bunlar hak üzere olsalardı insanlar arasında sayıca en az kimseler olmazlardı, hâlbuki insanlar onlardan farklı bir yoldadırlar’ demektedir. Bil ki asıl insanlar onlar (yani hakka tabi olanlar)dır. Onlara muhâlefet edenler insan değil insanımsılardır. Dolayısıyla -sayıca en az olmalarına rağmen- insanlar arasında hak ehlinden başka kim vardır?” 📖 (Miftâhu Dâri’s Saâde, 1/415). İbn Mes’ûd (radiyallâhu anh) da şöyle demiştir:❗️“Sakın biriniz ‘Ben insanların yaptığını yaparım’ diyerek immea olmasın! Biriniz insanların tamamı kâfir olsa bile kendisinin mümin olacağını içine yerleştirsin!” 📖 (Harb el-Kirmânî, el-Mesâil, 2/956; İbn Hazm, el-İhkâm, 6/147; Heysemî, Mecma’uz Zevâid, 1/181; Heysemî şöyle demişti: “Senedinde yer alan el-Mes’ûdî âhir ömründe bunamıştır. Kalan ravileri ise güvenilir kimselerdir.).
Mostrar todo...
Bismillah; ➡️ Sözde Asırın Muhaddisi (!) Elbani Hakkında! Nasiruddin Elbani, Suriyeli olup aslen Arnavut kökenlidir. H1420 yılında ölmüştür. Elbani, ahirzamanda çıkmış olan cehennem davetçilerinden birisidir. Zira bütün cehennem davetçileri gibi o da İslam ümmetinde duyulmamış fikirlerle ortaya çıkmıştır. Rasûlullâh (sallallâhu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “Ümmetimde yalancı Deccallar ortaya çıkacaktır. Onlar ne sizin ne de babalarınızın duymadığı sonradan çıkma (bid'atvari) sözleri size getirecekler (söyleyecekler)dir. Sakının onlardan ve dikkatli olun ki sizi aldatmasınlar!” (Ahmed bin Hanbel, 2/349). Suud’un tanınmış şahsiyetlerinden Hamud et-Tuveyciri onun nasslardan yaptığı fasit istidlallerle alakalı şöyle demektedir: لا يخفى على من له أدنى علم وفهم أن بحث الألباني مبني على المغالطة وتأويل الأدلة على غير تأويلها المعروف عن الصحابة والتابعين وتطبيقها على غير المراد منها “Az bir ilim ve kavrayışa sahip olan birisine dahi Elbani’nin araştırmasının mugalataya, (demagojiye) delilleri sahabe ve tabiin arasında bilinen tevilinin aksi şekilde yorumlamaya ve delilden murad edilen mananın zıddına tatbik etmeye dayandığı hususu gizli kalmaz.” (Tuveyciri, es-Sarim’ul Meşhur, 175). ➡️ Selefe Muhâlif Görüşler: Elbani kendisine sorulan bir soruya şöyle cevap vermiştir: وسئل: شيخنا وردت بعض الآثار عند بعض الأئمة وعن بعض الصحابة كخالد بن الوليد، وبعض الأئمة كالإمام أحمد؛ بكفر شاتم الله أو الرسول، واعتبروه كفر ردة؛ فهل هذا على إطلاقه؟ نرجو الإفادة. Soru: Halid bin Velid gibi bazı sahabelerden ve İmam Ahmed gibi bazı imamlardan Allah’a veya Rasulune sövenlerin kafir olduğunu ve bunu dinden çıkartan bir küfür olarak gördükleri nakledilmiştir. Bunu mutlak bir hüküm olarak mı algılamalıyız? فأجاب: ”ما نرى ذلك على الإطلاق؛ فقد يكون السب والشتم ناتجاً عن الجهل وعن سوء التربية، وقد يكون عن غفلة، وأخيراً: قد يكون عن قصد ومعرفة؛ فإذا كان بهذه الصورة عن قصد ومعرفة؛ فهو الردة الذي لا إشكال فيه؛ أما إذا احتمل وجه من الوجوه الأخرى التي أشرت إليها؛ فالاحتياط في عدم التكفير أهم إسلامياً من المسارعة إلى التكفير.“ اهـ Elbani’nin cevabı: “Biz bu hükmü mutlak manada görmüyoruz. Zira bazen bu sövgü ve dil uzatma cehalet neticesinde ya da kötü terbiyeden kaynaklanabilir. Bazen de gafletten olabilir. Ancak bazen de bilerek ve kasıtlı olarak da yapılabilir. Böyle kasıtlı olduğu takdirde bu kendisinde hiçbir şüphe olmayan bir riddettir, dinden çıkmaktır. Ancak işaret ettiğim şekilde farklı yönler olması ihtimali belirdiğinde tekfire koşmak yerine tekfir etmeme yönünde ihtiyatı tercih etmek daha İslami bir tavır olacaktır.” (Mevsûatu Akvâli’l Elbâniyyi fi’l Akîde, 4/285). Yine o “el-Mevsûa”da (5/630) şöyle demiştir: Soru: “Dine sövmenin hükmü nedir?” Cevap: “Haramdır. Kişi kalbiyle bunun helâl olduğuna inanırsa o zaman küfürdür.” Yine o “el-Mevsûa”da (5/628) şöyle demiştir: “Müslüman olduğunu bildiğimiz bir müslümanın mushafı çiğnediğini gördüğümüz zaman bunun münker bir iş olduğunda şüphe yoktur. Fakat şu hususlar iyice sâbit olmadan onun küfrüne hükmetmek câiz değildir. Sonra sözü şuraya getirmiştir: Bir ihtimâl daha vardır ki o da kitabın Allâh’ın kitabı olması ve kişinin onunla alay etmeyi ve onu aşağılamayı istemiş olmasıdır. Lâkin kişi bu fiili bir öfke patlaması anında yapmışsa bununla sorumlu tutulamaz. Ancak tazir edilir.” Adil bin Abdullâh Âlu Hamdân bu ve diğer bir çok sözü naklettikten sonra şöyle demiştir: “Çok sayıdaki bu söz, çirkinliğine ve iğrençliğine rağmen bu meşhur kimselerin ağızlarında yerlerini almıştır. Onlar bu sözlerle Selef-i Sâlihîn’in, Sünnet ve Hadis Ehli’nin tamamının icmasına muhâlefet etmişlerdir. Üstüne üstlük kendilerini onlara nispet etmektedirler. Hâlbuki bu Cehmiyye Mürciesi’nin akîdesinin ta kendisidir.” (el-Câmi’u fî Kutubi’l Îmâni ve’r Raddi ale’l Murcie, 1/289). Daha sonra Hamdân şöyle demiştir: Sünnet ve Hadis imamlarının ve diğer bazı zatların birtakım sözlerini burada aktarmak yerinde olacaktır. Tâ ki bu meselede onların açıklamalarıyla az önce zikri geçen kimselerin açıklamaları arasındaki farkı göresin: (el-Câmi’u fî Kutubi’l Îmâni ve’r Raddi ale’l Murcie, 1/289).
Mostrar todo...
İshâk bin Râhûye (rahimehullâh) şöyle demiştir: “Müslümanlar; Allâh (azze ve celle)’ye sövenin, Resûlü (sallallâhu aleyhi ve sellem)’e sövenin, Allâh (azze ve celle)’nin indirdiklerinden herhangi bir şeyi reddedenin veya Allâh (azze ve celle)’nin nebîlerinden bir nebîyi öldürenin Allâh’ın indirdiği her şeyi ikrar ediyor olsa bile yaptığından dolayı kâfir olacağı üzerinde icma etmiştir.” (es-Sârimu’l Meslûl, 3/955; Ta’zîmu Kadri’s Salât, 994). Malikilerden İmam Sahnun (rahimehullâh) şöyle demiştir: “Alimler, Nebi (sallallâhu aleyhi ve sellem)’e söverek onu ayıplayan kimsenin kafir olduğu ve Allâh’ın azab tehdidinin onun üzerinde cari olduğu hususunda icma etmişlerdir. Ümmetin nezdinde bu kimsenin hükmü, ölümdür. Her kim böyle birisinin küfründe ve azabında şüphe etse o da kafirdir.” (Kadi İyaz, eş-Şifa 2/312; İbn Teymiyye, es-Sârimu’l Meslûl, 3/955). Şeyhulislâm İbn Teymiyye (rahimehullâh) şöyle demiştir: “Bunun gereği şudur: ‘Kişinin ikrah altında olmadığı hâlde diliyle yalanlaması, inkâr etmesi ve diğer küfür çeşitlerini işlemesi, bununla birlikte mümin olması mümkündür.’ Kim bunu mümkün görürse İslâm’ın halkasını boynundan çıkarmış olur.” (es-Sârimu’l Meslûl, 3/973). Alu Hamdân en sona Dâimî Fetvâ Komisyonu bir fetvasını (21436); nakletmiştir: Fetva: İrcânın, amelleri iman müsemmasının dışına çıkarmanın ve amelleri imanın kemâl şartı saymanın ne gibi gereklilikleri beraberinde getireceğinden söz ederken şunları söylemiştir: “Bu sapıklık birçok bâtıl gerekliliği beraberinde getirir. Bunlardan biri küfrü kalbin yalanlamasına ve istihlâline hasretmektir. Bunun Kitab’a, Sünnet’e, Ehli Sünnet ve’l Cemaat’in selefinin ve halefinin üzerinde bulunduğu şeye aykırı olan bâtıl bir görüş ve apaçık bir sapıklık olduğu hususunda şüphe yoktur. Yine hiç şüphe yoktur ki bu, kötü ve bozguncu kimselerin dinde gevşeklik göstermelerine, kendilerini emirlerle ve yasaklarla sınırlandırmamalarına, Allâh subhânehû’dan korkmamalarına ve O’ndan haşyet duymamalarına kapı aralar. Allâh yolunda cihâdı, mârufu emredip münkerden sakındırma müessesesini işlevsiz hâle getirir. Şeyhu’l-İslâm İbn Teymiyye (rahîmehullâh) şöyle demiştir: “Sonrakilerin, öncekilerden ayrı olarak ortaya koydukları ve daha önce hiçbir kimsenin dile getirmediği her görüş hatâdır. Nitekim İmam Ahmed bin Hanbel şöyle demiştir: ‘Bir imamın olmadan bir mesele hakkında konuşmaktan sakın’.” (Mecmû’u’l Fetâvâ: 21/291). Vallâhu A’lem.
Mostrar todo...
Bismillah; ❗️ Dinde Zikzak Çizenlerden Sakının! 📝Şakik bin Seleme (rahimehullâh) dedi ki; Ebu Mes'ud Ukbe bin Amr el-Ensari (rahimehullah) bize gelmişti. Kendisinden nasihat taleb edince şöyle dedi: ❗️“Allâh’tan korkun ve ateşten sakının. Dinde zikzak çizmekten kaçının. Bugün kabul ettiğini yarın reddeden, bugün reddettiğini de kabul eden kimselerden olmayın.” 📖 (Ahmed bin Hanbel, Kitâb’uz Zûhd, sf. 149, no: 1016).
Mostrar todo...
Bismillah; {فَمَا وَجَدْنَا فِيهَا غَيْرَ بَيْتٍ مِنَ الْمُسْلِمِينَ} [الذريات: ٣٦] Orada, bir ev halkından başka müslüman bulamadık. (Zariyât 51/36) ❗️Dün bugüne ne kadar uzak, bir o kadarda yakın.
Mostrar todo...
Elige un Plan Diferente

Tu plan actual sólo permite el análisis de 5 canales. Para obtener más, elige otro plan.