Muvahhidun Medya

Bugün düne ne kadar benziyor! 4 Şeyh Usame Eğer şu zamanda İslam Emirliği’nin kurulabilmesi için mutlak temkin bir şart olsaydı bir İslam Devleti’nin kurulması söz konusu olamazdı. Çünkü herkes biliyor ki düşman, korkunç askeri üstünlüğü ile istediği her devleti işgal edip hükümetini düşürebilir. Zira Irak Baas hükümetini düşürdükleri gibi bunu Afganistan’da da gördük. Bu nedenle devletin düşmesi yolun sonunun geldiği, Müslümanların topluluğunun ve imamlarının da düştüğü anlamı taşımaz. Aksine Afganistan, Irak ve Somali’de olduğu gibi kâfirlere karşı cihadın sürmesi gerekir. Her kim Uhud günü, yüreklerin hançereye gelip dayandığı Ahzab gününü, kabilelerin saldırısını, İslam’ın başkenti Medine’nin kuşatıldığını, Allah Resulü’nün (sallallahu aleyhi ve sellem) vefatından sonra çok azı dışında Arap Yarımadası dinden döndüğünde Müslümanların hali nasıldı bir düşünürse imama biat etmek ya da bir İslam devleti kurulması için mutlak temkinin şart olmadığını anlar! Emir Ebu Ömer ve kardeşleri, dinleri üzerine pazarlık yapıp orta yollu çözümlere razı gelenlerden ya da düşmanlarla orta yolda buluşanlardan değiller. Aksine onlar hakkı haykırıyor, yaratılmışlar öfkelense de yaratanı razı ediyor, Allah yolunda hiçbir kınayıcının kınamasından korkmuyorlar. –Öyle olduklarına inanıyoruz, Allah hesaplarını en iyi bilendir-. Aynı şekilde İslam dünyasının başkentlerindeki hükümetlerden hiçbirine yalakalık yapmayı kabul etmiyorlar. Dinin zaferi yolunda müşrikleri dost edinmeyi reddettiler. Çünkü onlar yakinen biliyorlar ki; bu din Allah’u Teâlâ’nın dini ve bu dine O zafer verecektir ve kullarından kimi dilerse (bu yolda kullanacaktır)!  Allah’u Subhanehu ve Teâlâ’nın, dinine yardım etme yolunda kendisine şirk koşmamıza ihtiyacı yoktur. Dinin zaferinin, tağut-müşrik yöneticiler dost edinilerek gerçekleşmesi mümkün değildir. Irak İslam Devleti’nin komutanları eğer bazı grupların ve partilerin yaptığı gibi ellerini komşu ülkelerden birinin eli üzerine koysaydı o devlet onlara destek ve arka olurdu. Durum da şu ankinden daha farklı olurdu. Zira bu devletlerden destek alanların bütçeleri onlarca; dahası yüzlerce milyon! Diğerlerinin ise (İslam Devleti’ndekilerin) rızıkları mızraklarının gölgesinde! Bu en hayırlı rızıktır. Keşke bilselerdi! Onlar (komşu devletlerden destek alanlar) devletlerin desteği nedeniyle kararlılıklarını ve bağımsızlıklarını kaybettiler. Amerika ve yardımcıları destek veren ülkeye baskı yapmaya görsün bu baskı anında parti sekreterine ya da cemaat emirine intikal ediyor. İnsanlar bunu Lübnan’da apaçık bir şekilde gördü. İzzet, onur, Filistin ve Filistin’e destek hususunda yankı uyandıran hutbelerin ardından; dünya ülkelerinin tümünün iradesini dayatma tehdidinden sonra Amerika’nın elinde bir araç olan dinsiz Birleşmiş Milletlerin; özü, haçlı ordularının Lübnan topraklarına girmesinin kabulü olan 1701 no’lu kararı kabul edildi. Bu orduların, Amerikan-Siyonist ittifakın bir diğer yüzü olduğu insanlara açık değil midir?

Biz yazarken.. Ne sevenle buğzedenin rızası, ne de bize yakın olanla uzak olanın kızması; yazarken bizi ilgilendirmiyor. Aynı şekilde yazdıklarımızın insanları topladığı mı yoksa ayrıştırdığı mı da bizi ilgilendirmiyor. Çünkü biz insanların toplanmasına çabaladığımız gibi ayrılmasına ve aralarının ayırt edilmesine de çabalıyoruz. Hak ehlinin birleşip Allah'ın sağlam ipine sıkıca kenetlenmeleri bizi ilgilendirdiği gibi; safların arıtılması, iyiyle kötünün ayırt edilmesi, boş iddia sahibi ile özlem içinde kaygılı olanın arasının ayrılması da bizi ilgilendiriyor. Şeyh Makdisi

س/ السلام عليكم ورحمة الله وبركاته .. سائلة تسأل تقول هناك شخص اعطاني كرتا لشراء اعراض من الماركت لاعطيه لمحتاج بقيمة 400 ليرة تركية فهل يجوز ان اعطيه لاخت في سوريا محتاجة ثم اشتريه منها بنفس القيمه فيصبح الكرت لي؟ الجواب: وعليكم السلام ورحمة الله وبركاته. لا يجوز لك شراء الكرت ولكن أعطيه للمحتاجة ثم تشتري المحالجة المواد به وتقبضها تماما ثم بعد ذلك إن رغبت أن تبيع لك هذه المواد كلا أو بعضا فلا حرج أما بيع الكرت وشراؤه فإنه ربا وهو المعروف ببيع الصكاك. وقد جاء في صحيح مسلم في باب [بُطْلاَنِ بَيْعِ الْمَبِيعِ قَبْلَ الْقَبْضِ]: عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ أَنَّهُ قَالَ لِمَرْوَانَ أَحْلَلْتَ بَيْعَ الرِّبَا. فَقَالَ مَرْوَانُ مَا فَعَلْتُ. فَقَالَ أَبُو هُرَيْرَةَ أَحْلَلْتَ بَيْعَ الصِّكَاكِ وَقَدْ نَهَى رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ عَنْ بَيْعِ الطَّعَامِ حَتَّى يُسْتَوْفَى. قَالَ فَخَطَبَ مَرْوَانُ النَّاسَ فَنَهَى عَنْ بَيْعِهَا. والله أعلم.

👆Güncel kanalımıza abone oldunuz mu?👆

“Heyet bölgenin şer'i idaresidir. [Türkiye'nin kontrolündeki] Fethul Mubin ile (HTŞ ve Vatancı ÖSO) savaşmak vaciptir.” Tarık Ebu Abdullah ⛔️ Şeyh Ebu Abdullah Haşimi (ثبته الله): Savunma savaşı durumunda, düşmana karşı savaşan onu zayıflatıp izale etmek için uğraşan bir çok grup bulunuyorsa; ne kadar büyük olursa olsun hiçbir grubun kendisini itaatin vacip olduğu, onun arkasından savaşıldığı genel sultan makamına koymaya hakkı yoktur. Şayet böyle bir şey yaparsa baği, saldırgan ve zalim olur. Aynı şekilde ihtilaflarda kendisini ölçü kılmaya, bütün sahayı bağlayacak anlaşmalar ve pazarlıklar yapıp sonra kendisine muhalif olanları tutuklamaya, aşağılamaya, cihaddan ve ailesinden alıkoymaya da hakkı yoktur. Kim böyle yaparsa zulmü açık bir zalim ve saldırgandır.

HTŞ'nin Musa Ebu Cafer, Tarık Ebu Abdullah ve Cemaatinden T.C nüfus cüzdanını (fotokopisini alarak) istediğini ve aptal Tarık Ebu Abdullah'ın ben onlara güveniyorum diyerek verdiğini ve HTŞ Rusları korumak zorunda dediğini biliyor muydunuz?

Bir zamanlar Musab Özaslan diye biri vardı bilirsiniz? Peki ne oldu. Sürekli sosyal medyada kendini göstermeye çalışan buna rağmen akidevi duruşu olan biriydi. HTŞ saflarına katıldı, emni oldu ve Hurrasud Din ve IŞİD 'in üyelerinin evlerine saldırdığını söylüyordu. Bunu gurur duya duya söyleyen bu arkadaş eyp'ye maruz kalmasın mı? İşte kötülük ehlinin sonu budur. Fıttaten insan üzülüyor kendi kendine yazık etti diye. Allah Muhtar Türki ve Muhammed Atta gibilerinin başına getirsin. (Not bu olay en az 1-2 sene önce oluyor.) Allah'ın tuzağı Cevlaninin ve dostlarının tuzağından daha büyüktür.

Şunu itiraf etmek lazım ki T.C bile kardeşlerimize Allah'ın düşmanı Cevlaniden daha insanca davranıyor. Bu yüzden ileride talep edilme ihtimali sebebiyle HTŞ türk esirlere TSK'ya karşı savaştığını söylemeye zorluyorlar. HTŞ zindanlarında kişinin kocası, oğlu veya akrabasıyla görüşmesi çok çok zor ve imkansıza yakın iken Laik Atatürk'ün ordusunun elinde bu böyle değildir. HTŞ zindanında bağımsız yargılama bir kenara yargılama neredeyse yokken T.C'nde bu böyle değildir. Her ne kadar Laik ordu zulmetse de işkence boyutları HTŞ'nin zindanında olduğu gibi değildir. En azından aldıkları esir "beni akrabam yüzümden esir alamazsınız Allah "Hiçbir günahkâr, başkasının günahını yüklenmez ve onunla yargılanmaz." buyuruyor" dediğinde "Bizim katımızda yüklenir" demiyorlar. Tağut taguttur ve Taguta ibadetten sakınmak ve sakındırmak borcumuzdur ama gelgörki hakikat bu. Olayın bir ilginç tarafı da onlarla itribat ve dirsek temasta olan HTŞ yöneticileri. Kimi Türkiye devleti tarafından bizzat aranırken kiminin ismi dahi duyulmaz. Muhammed Atta, Muhtar Türki, Yakup Türki gibi hain iki yüzlü cihadını üç kuruş için güç için satanlar Bizzat şahidim cihad yolunu kabul etmemesi sebebiyle eşini bırakıp çocuğuyla Suriye'ye gelen hicret eden Türk bir muhaciri, Muhammet atta bizzat arayıp çocuğun için görüşelim." diyor. şte bu yüzden taguta dostluk beslememek onun tekfirinden daha önemlidir. Tekfir ettiğini söylesen bile onu dost ediniyorsan bu tekfir seni münafık ve zındık olmaktan alıkoymaz.

1- Eğer dedikleri gibiyse biz halkı tekfir ediyorsak, kestiklerini yemiyorsak Allah'ın, meleklerin ve bütün müminlerin laneti üzerimize olsun ve eğer biz iftira atıyorsak bize iftira atan ve onları destekleyenlerin üzerine olsun. Bizler kendine Müslümanım diyen namaz kılan ve şirk izhar etmeyen kimselerin müslüman hükmünde olduğunu söyleyen ve aksini söyleyenlerin hatalı ve aşırılığa kaçanlar olduğuna inanıyoruz. Heyetin yaptığını görüp onları destekleyip onlarla olanların da rezil olacağı gün gelecektir. *Ayrıca bize yönelik HTŞ örgütüne katıldığımız iddiasıyla HTŞ kurulduğu süreçten kısa bir süre sonra tavır alıp onlardan uzak durduk ve bu tavır sadece bizim değil sahadaki cihad önderlerinin aldığı tavırdı. Ayrıca HTŞ'nin zalimliği Haccac ve diğer zalimlerin durumu gibi değil. Hatta ümmetin kimi âlimlerinin tekfir ettiği zalim Timur bile Cevlaniden daha şereflidir. Cevlani en yakın arkadaşlarını satan müslüman toprakları kâfirlere peşkeş çeken aşağılık biridir. Kaddafi bile ondan daha şerefliydi Allah onun sonunu kaddafiden beter kılsın. Cevlani müslümanların kanlarıyla aldığı topraklarda laikleri temkin ve şevket sahibi kıldı. bununla kalmadı Müslümanları zelil kılmak için elinden geleni yaptı. Cevlani Rusları korudu, Cevlani yezidi iken müslüman olan çocuğu dininde fitneye düşürerek kâfir olan ailesine rızası olmadan teslim etti. Cevlani Ancara, Kefer Hamra, Anedan gibi onlarca türk olmak üzere birçok mücahidin şehid olduğu toprakları gelen emirler 12 saatte teslim etti. HTŞ elinde tutsak olan birçok kardeşimizi ya Türkiye'ye git yada burda cezaevinde kal diye tehdit ediyor ve gidenlere HTŞ'nin özel kaçakçısı dışında çıkmayı yasaklıyor ve o yolda yaklanmayan olmuyor ve heyetin elindeki sorgu vb dosyalar türk istihbaratı tarafından kardeşlerin önüne konuluyor. Cevlani Rus konvoylarına kimse saldırması diye Ebu Mihcen Haskevi'yi görevlendirdi. Cevlani Uluslararası anlaşmalara muhalefet edenleri sahada bitirdi ve sindirdi. Cevlani Muhammed sallallahu aleyhi ve selleme söven grupları bile kendi bölgesinde yaşatırken Şeyh Ebu Culeybib, Şeyh Ebu Ömer serakib, Şeyh Ebu Hatice, Şeyh Ebu zer Mısri, Şeyh Ebu Yahya Cezairi Şeyh Ebu Kassam'i, Şeyh Ebu Abdullah Suri ibn Ebu firas Suriyi tutukladı. Çoğu şehid edildi ve kalanları heyetin elimde esir. Heyet Arap saidde Hurras, ensar İslam ve Ensaruddin gruplarının çatı örgütüne saldırırken Milli Ordudan yardım aldı. Bilin ki heyeti güzellemeye çalışıp kendine akide sahibi diyenler heyetten bile daha tehlikeli ve şerli insanlardır.